Merdivenlerden ayak sesleri duyduğumda telefonu alelacele masaya bıraktım ve koltuğuma tekrar kuruldum. Meriç sersem sersem gelip tekli koltuğa oturduğunda ağzımdan küçük bir kıkırdama çıkmıştı. Gözlerini ovup televizyona baktığında bu sefer o gülmüştü.
"Ciddi olamazsın?" deyip tekrar televizyona ardındanada bana baktığında kaşlarım kaldırdım.
"Ne var izleyemezmiyim?" dediğimde suçluymuş gibi ellerini havaya kaldırdı.
"Tamam seninle tartışmayacağım." deyip süngerboba bakmaya başladı. O televizyon seyrediyordu bende onu.
"Süngerbob ha?" deyip güldüğünde bu sefer kafasına yastığı atmıştım. "Yenilgini sindiremedin herhalde kaşınıyorsun." dediğimde attığım yastığı bana fırlatmıştı.
"Hadi ordan." dedikten sonra arkasındaki yastığıda alıp atmıştı. Merdivenlerdne gelen topuklu sesleri Meriç'le kavgamızı bölmüştü. İdil dar ve bir karış olan eteğiyle önümüzden yürüdüğünde Meriç İdil'in bacaklarından gözlerini alamamıştı. Ne kadar bozulsamda çizgifilmimi seyretmeye devam ettim. Ancak yandan baktığım kadarıyla Meriç hala İdil'i süzüyordu.
"Pişt." diye bir ses duyduğumda İdil bana bakıyordu. Kafamı ne der gibi iki tarafa salladığımda eliyle yukarıyı işaret etti. "Meriç'in odasında çamaşırlarım var yıkarsan sevinirim tatlım." deyip arkasına yaslandığında sinirimden tırnaklarımı avucumun içine bastırdım. Onu takmayarak filmime devam ettiğimde Meriç sinirle İdil'e dönmüştü.
"O hizmetçi değil." dediğinde İdil'de kaşlarını çatmıştı.
"O zaman bu sürtüğün burada ne işi var!" dediğinde Meriç yerinden kalktı ve İdil'in boğazına sarıldı. Bense yerimden doğrulmuş telaşla onları izliyorudm.
"Birdaha ona sürtük dersen yemin ederim seni doğduğuna pişman ederim! Senin bir artniyetin olmasa duracağın yok burada bana oyun oynama ve defol git. Hemen!" deyip İdil'in boğazına dahada sarıldığında kolundan tutup onu engellemeye çalıştım. İdiln nefessizlikten mosmor olmuştu. Hayır yani o sürtüğü öldürmesini bende çok isterim ama birde bu yüzden ceza yiyecekti.
"Polise giderim." dedi İdil güçlükle. Şu durumda bile aklı fikri fesatlıktaydı. Gebericen kızım iki dua oku işte.
Meriç ellerini çözdüğünde İdil'de ellerini boğazına götürmüş nefes almaya çalışıyordu.
"Ne istiyorsun?" dedi Meriç ciddiyetle. İdil gülümsedi ve kafasını kaldırarak ikimize birden baktı.
"Tahmin etmesi pekte zor değil." dediğinde gözlerimi irileştirdim. Meriç'se sakince kaşları çatık bir biçimde duruyordu. Ne istediğini anlamıştım. Meriç'ten kastı onunla birlikte olmaktı. Bu iğrenç şeyi teklif edebildiğinde göre gurur denen şeyin zerresi İdil'de yoktu.
"İstediğini alınca gideceksin?" dedi Meriç. Neydi bunun amacı? Gerçekten yapacakmıydı yani..o şeyi. Sinirle koltuğa tekrar oturduğumda İdil'in sinsice gülümseyip kafa salladığını görmüştüm. Süngerbobun sesini sonuna kadar açtığımda Meriç hiç bir şey demeden merdivenlerdne çıkmaya başlamıştı. İdil'de onu takip ediyordu. Yanımdaki yastığı aldım ve ağzıma bastırarak bağırdım. Meriç'in çoğu kişiyle yattığını göz önünde bulundurursak bunun için üzülmemem gerekiyordu ancak bu farklıydı. Şuan aynı evin içerisindeyiz ve onlar üst kattalar. Bu kadar yakınken engel olamamak kadar kötü bir şey yoktu. İdil'in inlemesi kulaklarımı doldururken süngerbobun sesini sonuna getirdim ve ellerimi kulaklarıma koydum. Göz yaşım yastığa düştüğünde ağlamam daha da şiddetlenmişti. Sonunda yastığı koltuğun kenarına koydum ve kanepeye uzandım. Göz yaşlarım elimin tersiyle sildikten sonra yüzümdeki o ağlanası ifadeyide attım. Bu kadar ağlamama şaşmıyordum. Çünkü ben Meriç'i gerçekten seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çınar Ağacı ∞
Teen Fiction"Beni bırakma." diye fısıldadım ve mümkünmüş gibi kendimi ona daha fazla bastırdım. "Bırakmam." dedi o da fısıldayarak. "Bizim Çınar Ağacımız olacak." ©Tüm hakları saklıdır.