Meriç'in kolları arasından sıyrıldım ve onu uyandırmamaya çalışarak kalktım. Mutfaktan çatal bıçak sesleri geliyordu Ediz kahvaltıyı hazırlıyordu sanırım. Meriç'e baktım ve gülümseyip kıyafetlerimi giymek için banyoya girdim. Üstüme salaş bit tişört altıma kot pantolon giydikten sonra sarı peruğumu ve güneş gözlüğümü taktım. Aynada son kez kendime baktıktan sonra spor ayakkabılarımı giydim ve banyodan çıktım. Meriç'in öğlene kadar uyuması bir avantajdı. Hala uyuduğunu gördüğümde yanına gittim ve yanağını öptükten sonra odadan çıktım. Ne olduğumuzu bilmiyordum. Arkadaştan öte olduğu kesindi ama sevgili bariyerini aşamamıştık. Yani sanırım.
Ediz beni görünce kahkahalarla gülse de gözlerimi devirdim ve hazırladığı masaya oturdum.
"Sarı seni açmış." dedi hala gülerken. Kafasına zeytin çekirdeğini attım. ve hazırladığı kahvaltıyı iştahla yemeye devam ettim.
"Meriç uyanacak şimdi sessiz ol." dedim peyniri ağzıma götürürken. Sustu ve ciddileşti. Gözüm saate takıldığında yerimden fırladım ve zeytin çekirdeğini telaşla masaya fırlattıktan sonra çantamı aldım.
"Meriç uyanmasın lütfen." dedim Ediz'e bakarak. Tekrar güldü.
"İçkisine uyku ilacı filan da katayım istiyorsan."
"Fena fikir değil." dedim aynada peruğumu düzeltirken. Dış kapıyı açtım ve Ediz'e baktım.
"İyi şanslar." deyip gülümsediğinde bende ona gülümsedim. Aslında gıcıktı ama iyi birisiydi. Benden bir kızı tavlamak için tavsiye aldığında buna karar vemiştim. Sadıktıda.
Taksiye bindim ve Ediz'in kağıda yazdığı adresi okudum. Taksici kafa salladı ve arabayı harekete geçirdi. Camdaki yansımama dalmış bakıyordum. Sarı yakışmıştı aslında.
Taksicinin "Geldik abla." demesiyle irkildim ve parasını verdikten sonra indim. Kağıttaki adrese ve karşımdaki saray yavrusuna baktığımda şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Evet numara aynıydı. Adımlarımı korkarak evin bahçe kapsına attım ve zile bastım. Kapıdan çıt sesi geldiğinde açtım ve içeri girdim. Bahçe kapısı ve köşk kapısı arasında uzanan patika ve çevresindeki binbir çeşit çiçeklerden gözlerimi alamıyordum. Bahçenin ortalarında yaşlı bir adam ve başında dikilen sarı saçlı küçük kızı görünce istemsizce gülümsedim. Çok tatlı duruyorlardı. Tam köşk kapısının önüne gelmiştimki kapı açıldı. Hizmetçi gülümseyerek "Hoşgeldiniz." dediğinde kafa salladım ve içeri girdim. Hizmetçi salonda beklemem için talimat verdiğinde antika salona doğru ilerledim. Koltuklar bile antikaydı siz düşünün. Koltuğa oturup beklemeye başlasğığımda merdivenlerden orta yaşlı bir kadın inmeye başlamıştı. Ayağa kalktım ve gözlüğümü çıkardım. Bana gülümseyerek elini uzattı.
"Merhaba ben Sema. Sen de.."
"Ceylan." dedim aklıma gelen ilk ismi söyleyrek. Kafa salladı ve oturdu. Bende çaprazına oturdum.
"Daha önce bakıcılık yaptınmı?" dedi siyah çerçeveli gözlüğünü takıp. Kafamı iki yana salladım.
"Hayır ama kardeşime hep ben bakardım." dedim gülerek. Kafasını salladı tekrar.
"Normalde tecrübesiz olanları işe almazdım ama son yaşanan olay yüzünden sanırım seni almak zorundayım. Şüpheli gözükmüyorsun. " Ya ya ne demezsin dedim içimden.
"Ne oldu?" dedim merakla.
"Kızım Defne'nin çok öncelerde bakıcısı yaşlı bir kadındı. Meğer kızımı dövüyormuş biz görmeden." dedi üzülerek. Aslında basit gibi dursada bu gerçekten kötü bir şeydi. Dokunmaya bile kıyamadığın çocuğunu başka ellerin dövmesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çınar Ağacı ∞
Teen Fiction"Beni bırakma." diye fısıldadım ve mümkünmüş gibi kendimi ona daha fazla bastırdım. "Bırakmam." dedi o da fısıldayarak. "Bizim Çınar Ağacımız olacak." ©Tüm hakları saklıdır.