Keyifli okumalar.
Nefret mi daha güçlüdür, yoksa sevgi mi? Ya da bu ikisinin arasındaki ikilem mi?
Ben kimdim? Neydim ki ben? Karanlıkta kafese konulmuş korkusu kadar cesur bir savaşçı mı yoksa dünyayı karşısına almış hayata düşman kurşun bir asker mi?
Karanlığın içinde fark edilmeyen ucuz bir siyahlıktım belki de. Aşağıdan kızıl alevler gelirken ben yukarıya kaçamıyordum. Yukarıda gökyüzü bana maviliğiyle göz kırparken ben, içinde bulunduğum karanlıkta kızıllığa karışıyordum.Savrulan parçalarımı izlerken ruhuma biraz hüzün kaçırdım. Kaçarken yoruldum, yorulurken korkularıma yakalandım. Korkaksın diye geçirdim içimden. Olmasını istediğim şeylerin olmasından korktum hep. Sonra neden olmuyor diye ağlamadım mı? Ağladım. Olmaları için çabalamadım.
Kaplumbağa misali yaşıyordum. Duygularım evimdi, onlar olmadan çırılçıplaktım. Korktuğum zaman duygularımda saklanırdım. Sessizce ama bir o kadar da hızlıca onların içinde boğulurdum. Ya da onlarla yaşamı bulurdum. Duygusuz bir kaplumbağa yem olmaya mahkumdur.
"İnsanı yaşadıkları değil de yaşayamadıkları yorar.” demişti zamanında bir büyüğüm. Oysaki ben ruhumu yaşadıklarımla öldürdüm, yaşayamadıklarımla gömdüm. Hayal kurmanın sonsuzluğuna inandığım bir anda kalbime zıpkını yedim. Sonsuzluğuna inandığım o okyanusu kırmızıya boyadım. Sonrasında fiziksel ölümümü de gerçekleştirerek karşısında yer aldığım dünyaya veda ettim.
Umutsuz bir satranç piyonuydum.
Ve bir kez daha vezire yem oldum.
***
Dergide yayınladığım yazıdır.
Oy ve yorumlarınız için teşekkürler.
Mutlulukla kalın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYEM
Non-FictionGökyüzünü kaplayan buluttu düşüncelerim. Yağmur gibi yağdı kelimelerim ve satırları ıslattı. Sonra sizin gözlerinizle temas kurdu ve bu kitaba dönüştü. İçinde kendi ruhunuzun kırıntılarına rastlayacağınız kitabıma hoş geldiniz. Zihnim sizin ve bede...