İyi okumalar.
• •
Sonsuzluk... Derin bir anlam içeren kelimedir. Lakin, burası soğuk, bir o kadar da sessiz. Sanki kocaman boşlukta, başı boş şekilde süzülüyorum. Bedenim, benim değil gibi. Komutlarıma uymadan hareket ediyorlar. Neredeyim ben? Burası neresi?
Cevabı, en az sorum kadar karmaşık olduğu aşikârdı aslında. Burayı nasıl ifade edebilirim ki? Hiçlik? Evet, hiçlikteyim! Peki ya hiçlik ne demek? Uğraşsam da içimde cevabını bulamıyorum. Bu kadar sorgu boşu boşuna. Oynatabildiğim tek yerin gözüm olmasını hala değiştirmiyor.
Tüm renkler orada. Hepsi birleşmiş. Öldüm mü acaba? Burası bir yere de benzemiyor. Nerede ateşler, nerede kitapta gördüğüm sonsuzluk bahçeleri? Safirden ırmaklar, zambaktan bahçeler, ritim dolan sokaklar neredeler? Benim yalnızlık kokan ay ışıltılı gecem, nerede? Neredeyim ben? Hatırlamıyorum. İleride ki gittikçe büyüyen beyaz ışığa doğru hızla çekilmeye başladım. Gitmem gerek. Gitmeliyim. Vücudum; hızın etkisiyle geriye doğru giderken, ışık cümbüşünün parlak patlamasının etkisiyle gözümü kapattım.
Her şeyin bittiği bilinciyle gözlerimi açtım. Sedyenin yanındaydım? Etrafımda bir sürü insan var. Yanımda ki bedeni görünce aklım karışmaya çoktan başlamıştı. Yatan bensem, ruhum. Ruhum? Sedyede yatıyordum. Ağzım, burnum ve kulaklarımdan kanlar akıyordu. Ben buradayım! Yanımda ağlamaktan neredeyse bayılmak üzere gözüken bir kadın vardı. Oda gerçekten tıklım tıklımdı. Kafalarında taç olanlar kimdi? Bu insanlar kimler? Niye buradalar?
Hatırlamamanın verdiği iğrenç his ile midem bulanmaya başlamıştı. Bunu gerçekten hissediyordum. Koluma batan acıyla elimi sağ omzuma bastırdım. Beyaz önlüklü kadın koluma iğne yapmıştı. Ne iğnesi? Damarlarımdan geçen beyazlıkla dikkatim dağıldı. Bir dakika! Anne, baba? En son, yemek yiyordum. Sonra nefesim kesilmeye başladı. Gözlerim kararırken burnumdan kanlar akmaya başlamıştı. Sonrada kafamı tabağa çarpıp bayıldım.
Sonrası?
Sonrası, bu herhalde.
Alex, içeridekileri çıkartmaya çalışırken diğerleri varlığını umursamıyordu. Dikkatleri benim üzerimdeydi. Kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Aaron ve Bilge Schmeichel hızlı adımlarla içeriye girdi. Schmeichel, elinde ki çantayı ayakucuma bırakırken yaklaşıp kafatasımı tuttu. Güçlü parmaklarını şakaklarımda hissedebiliyordum. Ağzımdan ve burnumdan kanlar daha şiddetli devam ederken bu sefer kanlar benim de üzerime geliyordu. Gazlı bezleri çıkarıp kompres yapınca ellerimi sıktım. Bu kadar bastırmasan! Aaron aklımı okumuş gibi Schmeichel'ın kafamda ki ellerini tuttu.
'Amacın prensesin kafatasını kırmaksa yakında başaracaksın ihtiyar!'
Schmeichel, elini sirkeleyip Aaron' dan kurtuldu. Sinirle kafasını bedenime çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMİZDEKİ GÖLGE - [DEK-2]
Fantasy|𝔇ö𝔯𝔱 𝔈𝔩𝔢𝔪𝔢𝔫𝔱 𝔎𝔯𝔞𝔩𝔩ığı 𝔖𝔢𝔯𝔦𝔰𝔦 2.Kitap| İkinci kitap kaldığı macera ile devam ediyor... Krallığına dönüşünden sonra her şeyi yoluna oturmaya uğraşan Prenses, Kral Tut ile olan ilk düellosunda kaybetmiştir. Kral Tut'un ona karşı...