BÖLÜM - 2

1.6K 195 246
                                    

İyi Okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi Okumalar.

• • •

Çıktılar odadan, Alice'in arkasından. Bir tarafımda Matt, bir tarafımda Katherina. Kath, elindeki gazlı bezi değiştirip yenisi ile baskı uygulamaya başladı. Dolan gözlerini tavana çevirip Matt'e baktı.

'Çok fazla kanaması var. Acele etseler iyi olur.' Kafa sallarken Matt, derince iç çekti. Terslik var. Hissediyorum. Yolunda olmayan bir şeyler var. 'O an yine de yanında olmalıydık. Bizler onu korumakla görevlendirildik ve başaramadık. Bizim hatamız.' Düşünme böyle Kath. Her türlü olacaktı. Bir gün gerçekleşecekti.

'Kötü hissediyordu yemekteyken. Beni uyardı, hissettirdi defalarca. Hangi akılla yemeğe gelebilir? Ve nasıl elini kolunu sallaya sallaya çıkabilir? Bu defa izin vermemeleri gerekirdi.'

Elindeki gazlı bezin yanmasıyla sinirle yere atıp üstüne bastı. Acaba kızlara söylediler mi? İvan ne yapıyor? Tanrım, ona bu korkuyu ikinci kez yaşatacaklar. Bu seferde benim uyanmamı bekleyecek. Ölürsem, umarım kardeşindeki gibi acı çekmez. Umarım... En azından yalnız ölmeyeceğim. Ölürsem, arkamdan ağlayacak insanlarla tanıştım.

Kapının açılmasıyla içeriye İvan'ın girmesi bir oldu. 'Ne oldu? Alice tanı koydu mu? Şu haline bak!' gözlerini silip yatağın ucunda diz çöktü.

'Zehir diyorlar. Refea zehri.' Elimden başlayan ve yavaş yavaş gelen siyahlıkla iç çektim. Sol kolumda ki dövmeden pek göremeseler de en azından sağ kolum onlara rehberlik edebilir.

'Şaka yapıyorsunuz dimi? Refea zehri, dalga mı geçiyorlar bunlar!' Kath, elindeki bezi çöpe atıp yenisini yerleştirdi.

'Ne saçmalıyorsun İvan. Uğraştığımız şeye bak ve şifreli konuşmayı bırak. Sinirlerim yeteri kadar bozukken kavga çıkartmaya uğraşma.'

Burnuma ve sol kulağıma baskı yaparken sinirle yanındaki masaya vurdu. 'Kan kaybından ölecek, zehirden değil! Neredeler bunlar!' Yalpalayan masayı düzeltip başucuma oturdu İvan. Yazık sana da. Omuzuna dokunmamla elimin içinden geçmesiyle geri adımladım. Yokum ben, nasıl ona dokunayım ki... Üzülme, üzülmeyin. İyiyim ben. Şimdilik.

'Bahsettikleri zehir çok eskiden tutsak askerlere yapılan işkencelerdendi. Yanlış hatırlamıyorsam sadece bir günümüz var. Belki de daha az.'

Matt, ilk defa ellerini gazlı bezden çekti. 'Bertilda'ya gazla tampon yapmaya devam et İvan. Ben panzehrini bulmaya gidiyorum. Yoksa burayı yakacağım.' İvan ile yer değiştirirlerken kendimi yerde geriye doğru bıraktım. Esnerken elimi ağzıma götürüp kapattım. Yoruldum sanki. Çok yoruldum.

Ritmik bip-bip sesleriyle gözlerimi açtım. Alice, elindeki küçük fenerle göz bebeklerimi takip etmeye çalışıyordu ama bir sorun vardı. Hiç hareket yoktu ki? En ufak oynama bile yok iken neden ısrarla bakmaya devam ediyordu ki?

'Beş dakika oldu ama en ufak kımıldama bile yok. Nabzı kaç?' ayağa kalkıp etraftakilere baktım. Yine İvan ve Kath vardı. Onların dışında annem, bilge ve bir hemşire eklenmişti.

'Nabız 40 efendim.' Kız monitöre bakarken Alice, elindeki feneri cebine koyup oksijen maskesini burnuma geri taktı. İçime çektiğim hava daha iyi gelirken derince nefes verdim. Ah, iyi geldi.

'Çok düşük. Olmaması lazım.' İvan, duvardan ayrılıp monitörü işaret ederek Alice'e baktı. '40 olması ne anlama geliyor? İyi bir şey değil mi düşük olması?'

Ona yandan bakıp vücudumu kontrol etmeye devam etti. '40 ve altında atan kalp, yeterli miktarda kan pompalayamaz ve vücut yeteri kadar oksijenlenmediği için dokular zarar görür İvan. Yani bu tehlikeli. Nabzının yükselmesi lazım.' Nabzımı nasıl yükseltecekler acaba? Beklemeleri lazım mantıken. Şoklarlarsa ters tepki olma olasılığı daha yüksek. Hayır, istemiyorum. Bilge, elindeki kitabı sertçe bırakıp ayağa kalktı.

'Buldum!' Kapı gürültüyle açılınca korkarak oraya döndüm. Monitörde nabzım 60'a çıkarken kalbimi tuttum. Ödüm patladı! En azından nabzım arttı.

'Sesleri duyabiliyor mu ki nabzı bir anda artmaya başladı?' Alice, iyice dibime girerken yüzümü buruşturdum. Uzaklaş be kadın, ne anlayacaksın yakından incelemekle.

'Buldum panzehri.' İkisi de birbirine bakarken annem ellerini çırpıp dikkatleri üzerine aldı. 'Ben sinirlenmeden söylemenizi öneririm.' Matt, saygıyla eğilirken başıyla Bilge'ye selam verdi. Büyüklerine gerçekten saygılı biri. Lütfen yaşayayım, lütfen. Elindeki bastonla birkaç adımla ilerledi.

'Posa Dağlarında hala bu zehirli bitkiden yetişiyor evlat. Bu zehrin panzehri yine kendisi. Sadece bir günü var. Ona göre hareket etmemiz lazım.'

Odada sessizlik çökerken herkes birbirine baktı. Ne alaka? Zehrin panzehri yine zehir mi? Saçmalık! Öleyim ben. Daha hızlı etki etmez çünkü! Annem, bir Matt, bir Bilge bir de Alice'e bakıp duruyordu.

'Bende bir simyacıya sordum Elenor teyze. Aynı cevabı verdi. Biliyorsunuz Rosea buralarda takılıyor törenden dolayı. Kaçırmadan sorayım dedim. İhtiyaç olursa bizden haber bekliyor.'

Annem gülümseyerek kafa sallarken, diğerleri şaşırmıştı. Kimdi bu Rosea?

'Muhafızları görevlendireceğim, bitkinin resmini çizip bana ulaştırın.' Katherina kaşlarını çattık şekilde elindeki gazlı bezleri çöpe fırlattı.

'Kesinlikle böyle bir şey yapamazsınız majesteleri! Prenses zaten krallıkta zehirlenmişken nasıl hala askerlere güvenebiliyorsunuz? Mutfaktaki çalışanları ve tüm muhafızları gözden geçirmeniz gerekir bu olaydan sonra. Biz ne güne buradayız, biz niye muhafızız? Ben, İvan, Chris ve Jane prensesi korumakla yükümlü askerleriz. Bırakın da panzehri biz bulup getirelim. Bu konuda kimseye güvenemeyiz.'

Şu kızın düşündüklerini düşünemediniz. Ya Tut bizden önce onu yok etmek için birilerini gönderdiyse?

'Tamam. Bir gününüz hatta daha az vaktiniz var. Bulun ve gelin.' Kath eğilip sıkıca elimi tuttu.

'Seni kurtaracağız, korkma.' Gülümseyerek onlara baktım. Korkmuyorum. Korkmuyorum! 'Bende sizinle geliyorum. Bizim grubumuzda katılacak. Bilirsiniz; hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.' Ona alayla bakıp güldüm. Hep bahane!

Sırayla elimi tutup odadan çıktıklarında huzurla yerde bağdaş kurdum. Annem elimi tutup Alice'in verdiği sandalyeye oturdu.

'Meydanda ortalığı yerle bir eden bir jaguar duydum. Merak etme sen sağ salim kalkana kadar onun ormanda güvende olduğundan emin olacağım. Sakinleştirmem zaman alacak gibi ama olsun. Sana değer veren her şeye bende değer veriyorum. Seni kurtaracağım kızım. Ve bu sefer devreye annen girecek.'

Elimi sıkıca tutup okşarken, elimin üzerinde ki sıcaklıkla gülümsedim. Sizi seviyorum. Yana doğru düşerken nefesimde ki azalmayla boğazıma tutundum. Nefes alamıyorum? Alamıyorum... 

• • •

Merak etmeyin, bölümler uzuyor... :)

İÇİMİZDEKİ GÖLGE - [DEK-2]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin