Jenkook -12

893 49 14
                                        

        "Bu adam kim Jennie?" Ikisinin aynı anda soru sormasıyla ikisine de baktım. "Bu Taeyong bu da Jungkook" Taeyong'a Jungkook'u anlattığım için şaşkınca bana bakıyordu. "Seninle yarın görüşelim Jennie seni ararım şimdilik bana müsade"  onunla kapıya kadar gittim. Içeri geçtiğimde Jungkook ile Min Sung oyun oynuyordu. "Yatma vaktin oğlum"biraz itiraz etsede onu uyutabilmiştim. "O Taeyong senin neyin oluyor?"  Zaten sinirliyim şimdi Jungkook' a sinirimi çıkaracağım artık. "Sanane Jungkook çok dengesizsin ve ben artık senin dengesizliklerinle uğraşmak istemiyorum" yüzüne sinirle bağırdığımda sessiz kaldı. "Özür dilerim bu aralar kafam çok dolu. Bunun sizi etkilediği için üzgünüm" masumca konuşunca tebessüm ettim. 
   "Jennie valla bu sefer bizde geleceğiz topluca piknik olacak zaten" Jisoo'ya pek güvenemiyorum. "Bilmiyorum. Sana güvensem mi acaba?" Tereddütlü konuştuğumda sıkıntıyla nefesini verdi. "Ya lütfen bak son şans  ver bana" oflayarak onayladım. Sıkılan oğlum için iyi olabilir. Son günlerde Jungkook ile iyi geçiniyoruz. Böyle olması daha iyi. Çünkü artık bende kavga etmekten bıktım. Oğlumun da kavga içinde bir hayat sürmesini istemiyorum. Piknik için gerekli malzemeleri onlar getireceği için bana hiçbir şey kalmamıştı.
    Dere kenarında serdiğimiz örtünün üzerinde kızlarla sohbet ediyoruz.Çocuklar top oynuyor. Eski günlerdeki gibi Namjoon Suga Jin mangalı yapıyorlar. Taehyung Hoseok derede yüzerken Jungkook neredeydi bilmiyorum. "Anne hadi benimle gel" oğlum elimden tutup çekiştirirken anlamsızca peşinde sürükleniyorum. Oğlum beni büyük bir ağacın altına bırakıp gitti. Arkasından seslensemde koşarak gitti. Ağaca bağlı salıncağa oturdum.

Salıncakta duran defteri aldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Salıncakta duran defteri aldım. Ilk sayfasını açtım. Kapağında çekildiğimiz ilk resmimiz vardı.
 

(Defter)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Defter)

      Sevgili Jennie;
   Seni çok özledim sevgilim. Neredesin? Keşke yanına gelebilsem. Ölüyorum sensizlikle. Bu acı fazla. Bu defteri neden tutuyorum biliyor musun? Acıya dayanamayıp intihar etmiştim. Tabi yine başarısız oldum. Psikolog bunu istedi. Buraya yazmakla acım geçmiyor......
  
 Göz yaşlarım kağıdı ıslatırken diğer sayfaya geçtim. Her sayfa da çekildiğimiz fotoğraflarla doluydu. Her sayfa da çektiği acıyı içimde hissetmiştim. Göz yaşlarıma hıçkırıklarımda eklenmişti.
    Sevgili Jennie;
  Bu deftere hep böyle başlıyorum ama sen yoksun Jennie. Kokunu unutuyorum ve bu beni deli ediyor. Elini yüzünü hissedemiyorum. Kalbim taşlaşıyor. Herkese kaba davranıyorum. Ama içim yanıyor. Bu sayfaya fotoğraf koyamadım. Çünkü yok. Başka fotoğrafımız senin fotoğrafın kalmadı elimde. Ölüyorum ben gel artık yanıma kurtar beni....
 
  Göz yaşlarım iyice hızlanırken defteri kapattım. "Ağlama ağlayınca çirkin oluyorsun" önüme uzatılan mendil ile yüzümü sildim. "Gel buraya aptal" ayağa kalkıp ona sarıldım. Çok geçmeden o da kollarını belime dolarken kafasını benim gibi boynuna gömmüştü. Kaç dakika böyle kaldık bilmiyorum ama ayrılsakta Yüzlerimiz birbirine yakındı. "Jungkook seninle hemen eskisi gibi olmamızı bekleme hala içim sana karşı kırgın sadece şu an varlığından rahatsız olmuyorum." Bana gülümsedi. "Onu da hallederiz güzelim. Gönlünü alacağım ve çok güzel bir aile olacağız sen ben oğlum ve bir de kızımız" Ne! " Kızımız derken?" kahkaha patlattı "Tek çocukla kalacağımı sanma en az 3 çocuk daha istiyorum" gözlerimi pörtlettim. "Istersen takım kuralım. Daha barışmadık bile bu ne hız?" Belki fazla naz yapıyorum ama çektiğim acılar aklımdan gitmiyor. Özellikle ailem.
   Piknik alanına ayrı bir şekilde döndüğümüzde eğlenceli bir piknik geçirdik. Min Sung yorgunluktan yolda uyuya kalmıştı. Onu odasına yatırıp bende odama çekildim. Sabah oğlumu kreşe bıraktım. Nayeon ve Irene gelmişti. Onlara  olanları anlatmıştım. "Bence affetme Jennie" diye söylenen Irene'ye baktım. "Hayır Jennie. Min Sung bir aile içi büyümeyi hak ediyor. Kaç yıl ayrı kaldınız yetmedi mi? Beni görüyorsun, kızım babasız büyüyor. Bu onun için ne kadar zor haberin var mı?" Nayeon gözleri dolunca Irene ile ona sarıldık. Tabi Irene'nin göbeği izin vermedi. Bu halimize gülüyorduk. "Kızlar" endişeli bakan Irene'ye baktık. "Suyum geldi." İkimizde daha çok kahkaha atmaya başladık. "Kızlar şaka yapmıyorum" Gerçekten suyu gelmiş. "Nayeon siz bekleyin ben arabamın anahtarını alayım.."   yukarı çıkacakken Nayeon beni durdurdu. "Kızım benim arabayla gideriz. Sen Irene ile arkaya bin" onu onayladığımda o arabayı çalıştırdı. "Ikin İrene ıkin" İrene   acı içinde ağlarken bende ağlıyordum. "Jennie sıkı tutunun" Ne olduğunu anlamadan Nayeon önümüzdeki ağaca çarpmıştı. Ben bilincimi kaybederken Nayeon ön koltukta sıkışmıştı. Irene ise acı içinde bağırıyordu.
   Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Aklıma kızlar gelince hızla ayağa kalktım.Odadan çıktığımda koridorda kimse yoktu. "İrene nerede?" Durduğum hemşire bana tuhaf bakarken ben hızla odalara bakmaya başladım. "Jennie" Nayeon ağlayarak yanıma geldi. "Noldu? Irene' mi bir şey oldu. Yoksa bebeğe mi?" Telaşla konuştuğumda bana sarıldı. "Jennie İrene 2 bebek doğurdu" Ne! "Kızım niye insanı korkutuyorsun." Kalbim hızla atarken hızla Irene'nin odasına girdim. Irene'ye kollarımı doladım. "Oğlum nerede?" Oğlum en son kreşteydi. "Sen 2 gündür camış gibi uyuduğun için Jisoo da çocuk" Baekhyun dediğiyle gözlerimi pörtlettim. Chanyeol Baekhyun kafasına geçirdi.
   "Daha iyisin değil mi Jennie?" Hastaneden geldiğimden beri üzerime titreyen Jungkook'a ve çocuklara göz devirdim. "Iyiyim 1 hafta oluyor ışte" o bu sefer bana gözlerini devirirken oğlum ise ikimizin haline gülüyordu. "Yarın Taehyung'un düğününe birlikte gidelim çift olarak" evet yarın Taehyung düğünü vardı unutmuştum. "Evet anne tek gitme lütfen" oğlum Jungkook'un tarafını tutarken ben ise düşüncelere dalmıştım. "Peki gidelim" ikisi ise birbirlerine çak yaparken onları salonda yalnız bırakıp mutfağa geçtim. 
Aynadan kendimi süzdüğümde güzeldim. Oğlumu da hazırlandıktan sonra çalan korna ile aşağı indik. "Jennie sen mükemmel götürüyorsun" oğlum Jungkook'a kıkırdarken ben ise kızarmıştım. "Tam bir aile gibiyiz" haklıydı hepimiz uyumlu giyinmiştik. Gören de bizi evli mutlu bir aile sanardı.
  "Siz Taehyung bey kabul ediyor musunuz?" Nikah memurunun  sorusuyla hepimiz dikkat kesildik. "Hayır" hepimizde şaşkınlık nidaları döküldü. "Der miyim hiç? Benim gibi bir çocuğa aşık olan üstelik bana katlanan fıstık gibi bu aşık olduğum kadına hayır denilir mi? EVET" Klasik Taehyung' un koluna Na Hee  geçirdi. Herkes gülerken nikah memuru bu olmamış bakışları atıyordu. "Benimle dans eder misiniz bayan?" Jungkook'un sorusunu daha ben cevaplayamadan oğlum evet demiş ve beni Jungkook'a ittirmişti. Birlikte dans ederken usulca kulağıma şarkıyı mırıldanırken ortamdan soyutlanmıştık.Kendimi Jungkook' un etkisine bıraktım.











Bu aralar yazasım gelmiyor. Ama çok beklettim sizi üzgünüm. Umarım seversiniz.
 

BURNING LOVE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin