SN: 7.BÖLÜM

715 46 0
                                    

- Ne yani öldü mü ? Se-Sen bunları nerden biliyorsun Stef?

- Ben düşünce okuyabiliyorum. Okutmanın son nefesini yanımda veriyorken bunları aklından geçirdi. Öğrenmem için...

-Vay canına...

-Mezun olmama yakın tenimde farklılık hissetmeye başladım. Değişken yeteneklerimden biri olduğunu düşünüyordum. Ama bir sabah cildimin buz mavi oluşuyla uyanınca, aynada kendimi gördüğümde... Hayat benim için bitmişti. Dışarı çıkamıyordum. Ailem bana ucube gözüyle bakıyordu. Bir gün başımı alıp gecenin bir vakti ağlamak için yürümeye çıktığımda Maviler tarafından kaçırıldım. Ki muhtemelen ailem tarafından satıldım... İris işte o zaman yeteneklerimin farkına varmaya başladım. Ama bir kaçını hala daha maviler bilmiyor. Öğrendiğim şeyden sonra bir daha eve dönemedim zaten...

- Evlatlık olduğunu öğrendin öyle değil mi?

Susmuştu...Sessizce ağlamaya başlamıştım. Ben ağlamaya başladıktan sonra gökyüzünü bulutlar kapladı biranda. Sıcak yağmur çiselemeye başladı.

- Bak görüyor musun? Sen mucizesin İris. Mucize.

Sakinleşemiyordum biraz durur gibi oluyor yine ağlıyordum. Yağmurla birlikte ince ince süzülüyordu gözlerimden akan yaşlar. Akıyor olan gözyaşı değil nefret, acı ve intikamdı belki de... Uzaklara doğru bakarken devam etti.

-Seçilmiş etaplarının kurucuları tarafından, kimsesiz çocuklara uygulanan element oluşum karışımını" enjekte etmişler bizlere. Mavilerden tüm ırkları korumak için oluşturulmuşuz. Bu yüzden yıllardır bilmediğin sorunun cevabını ailende bilmiyordu. İris...

Haklıydı. Nerde doğduğumu bilmiyorlardı. Bu yüzden cevap veremiyorlardı. Devam etti:

-Verilen ailelere sorulan hiçbir soruya cevap vermemeleri tembih edilmiş. Bu yüzden hepimizi kitaplara köle etmişlerdi. Hem başarılı hem yetenekli koruyucular elde edeceklerdi.

- Stef. Ne tür insanlar bu şekilde insanların hayatlarıyla oynar? Bizim ailelerimiz nasıl insanlar? Bu nasıl vicdan...

Gözyaşlarımı akıtmamaya direniyordum.

- İris. Şöyle ki tehdit sonucu olan bir şey gibi gözüküyor. Henüz bunu bende çözemedim.


- Fark ettiysen hepimiz varlıklı ailelere evlatlık verilmişiz. Bunun altında maddiyat yatıyor olmasın?

Dedim.

- Belki de. Ama bunları henüz düşünmek için erken. Eğer birimizin ailesi hayatta kalırsa bunu öğreniriz onlardan.


- Ölecekler mi yani ?!

-Bilmiyorum İris. Bilmiyorum... Ama savaş tohumları çoktan filizlendi.


Kısa ama bana seneler geçirten bir suskunluk anı oluştu aramızda. Ailemi düşünüyordum. Gerçek sandığım ailemi... Devam etti sonra:

-Tüm oluşum karışımlarının içinde ilk mavi gözlü olduğum için genlerimde element içeriklerine yakınlığım belirdi. Sonuç olarak mavilere benzedim. Beni kaçırarak(satın alınarak) ajan olmamı sağladılar. Senin özelliğin en sonuncu çocuk olmandan ziyade tüm güçlerin birleşimi İris... Sen gerçek koruyucusun. Eğer ailen ya da başka birisi bunu öğrenseydi seni mavilere satabilirlerdi. Tüm okulun gözleri senin üzerindeydi. Yeteneklerini keşfetseydin eğer, seni okuldan öğrenciler ya da öğretmenler bir şekilde ya satacak ya da savaşa sürükleyecekti. Senin hayatında güvene yer yok İris...

Duyduklarıma şok oluyordum ama verecek farklı tepkilerim kalmamıştı. Narkozu yemiş bir hasta baygınlığı vardı üzerimde...

Ve bir gök gürültüsü. Ardından daha yenice dinmiş olan yağmuru üzerimize doğru bulutlar tekrardan boşaltmaya başlamıştı... Ve bir gök gürültüsü daha kopmuştu. Birden karşımızdaki ağaca şimşek düştü. Ağaç alev alev tutuşacaktı gözlerimin önünde. Sanki çığlık sesleri yükseliyordu etraftan. Stef'le birbirimize baktık.

- Bu seste ne?

- Hadi göster gücünü.


- N-Ne yapacağımı bilmiyorum.

- Hisset yağmuru, bulutu hisset... Söndür ağacı...


Gözlerimi kapatmıştım. Yağan her bir damlayı hissederek bulutu düşündüm. Ben düşündükçe o ağaca doğru bütün sularını boşaltmasını istiyordum... Ve kısa bir süre sonra bir kahkaha sesi geldi. Gözlerimi açtığımda Stefan hayranlıkla bana bakıyordu.

- Huuhuu vaov . Sen neymişsin be küçüğüm.


Dedi. Ağlayan o asık suratım birden gülümsemenin oluşturduğu masumlukla ona bakıyordu. Karşımdaki ağacı yakıp kavurmadan söndürmüştüm...

- Pelerinlerimiz ıslanıyor. Hasta olacağız.

Dedim.

-Sen ilacımsın bana bir şey olmaz.


Dedi. Onunda benimkine karşılık olan o masum gülümsemesi, yüzünün o en sevimli kısmından eksilmiyordu...

Elinden tuttum. Yağmur yağdığı için acı hissetmiyordu. En azından öyle düşünüyordum.

- Uçabiliyor musun Mavi göz?

Bu hitabımla şaşırmış olsa gerek ağzı açık kalmıştı. Ve ben kolladığım anın gelmesiyle onun hareketini ona yaptım. Parmaklarımı öptüm ve dudaklarını kapadım.

- Aahh.

Dedi. Derin bir nefes alıp yutkunduktan sonra:

- Denemedim.

Diye ekledi.

- Beraber yapmaya ne dersin?

Diye sordum.

- Ne yani buradan aşağıya mı atlayacaksın?


- Eveet.

- Bak İris. Ölme diye seni oralardan kaçırıyorum. Emanetsin diyorum. Kaç kişi peşinde. Oluşumların güvenliği elimizde diyorum. Sende buradan atlayalım diyorsun?

Diye sert çıkıştı.

- Bir dakika kaçırmak?

-Uslu uslu anlatmama, izin vermiyorsun ki. Sürekli bir muzurluk (!)


- Steef.. Ko- nu- yu değiştirmesen diyorummm.

Dedim, küçük bir kız çocuğu şirinliğiyle.

SOĞUK NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin