SN: 29.BÖLÜM

353 27 0
                                    

"Bir sağınak var ki içimde; metrekaresine düşenin hatte hesabı yok... İçim bir ona kurakken bir ona yağıyor. Bir sağınak ki onu hiç kimse bilmiyor. "

Kollarımı boynuna sardım ve onu ıslak vücudumun üzerine çektim. Şuan beden ısım bu kadar düşükken ona dokunmak bir mucizeyi sever gibiydi.

- Saçlarına karışan yıldız tozumu güzelim.

Dedi saçlarımı okşarken. Belli belirsiz gülümsedim ve onun hırıltılı nefesini dinledim. Hareket etmiyordu. Damarımda dudakları sadece bekliyordu.

- Şuanın hiç bitmesini istemiyorum. Sadece ben mi böyle hissediyorum?

Benden atak bekliyordu her seferinde. Bense ona inat, inanılmaz derecede düşüncelerimde boğulmaktan sabit /odunsu takılıyordum. Ama artık zamanıydı. Bir elimi kıvrılan tişörtünden açıkta kalan kısmına dokundurdum. Tahminen bel kısmına geliyordu. Kasıldı.

- Hem bu kadar ateşli hem bu kadar soğuk... Nasıl beceriyorsun böyle olmayı?

-Kelime oyunlarını seviyorum.

Dedim elimi teninde gezdirirken ve bende sesimi kıstım.

- Senin gibiyim şuan. İçim cayır cayırken dışım buz gibi.

-Cık cık cık. Benim içimde buz gibi. Sadece senin yanında yanıyor. Hem nasıl bir şey ben gibi olmak anlat bakalım.

Dedi kafasını kaldırıp bana bakarken. O bana baktığı anda elimi çekmem bir oldu. Kilitlenmiştim, dokunmaya utanmıştım. Yan gülüşüne yan'dığım...

- O elini ben hareket ettirmeden ait olduğu yere tekrar geri koy.

Yutkundum. Burun ucu burun ucuma değdi. Bir eli saçlarımda tekrar hareketlenirken diğer eli ise vücudumu keşfetmeye çıkmıştı. Elimi beline koydum.

- İşte böyle küçüğüm...

- Nefesin nefesime karışıyor bu inanılmaz.

- Külkedisinden daha şanssızsın ama.

Dedi ve dirseklerini yatağa koyarak bana yukarıdan bakmaya başladı.

- İçindeki nasıl bir ateşse ısın normal haline gelmeye başladı.

-İyileşecek miyim yani doktor bey?

Dedim gülümseyerek. Gözleri gülüşüm de asılı kaldı.

- Eğer hep böyle olacaksan hiç iyileşme.

- Keşke...

Dedim ama o üzerimden kalkarak beni de kaldırmaya çalıştı.

-Üzerini değişelim böyle ıslak ıslak olmuyor.

Onunda kıyafetlerine ıslaklığım bulaşmıştı. Kafa salladım ve yataktan kalktım. Havlumu üzerime alarak kıyafetlerimi çıkarttım. Stefan'a kaldırıp kafamı baktığımda arkasını yarımca dönmüş camdan dışarı izliyordu.

- Gözlerin ait olduğu yerde değil.

Dedim. Küçük bir kahkaha attı.

- Nereden biliyorsun?

Dedi.

- Bana bakmadığını göremeyecek kadar körüm zaten.

Dedim, mızmız bir ses tonuyla gözlerimi devirerek.

- Kör olduğun doğru ama sonuna bir kelime daha ekleyip cümleyi zenginleştirebiliriz.

-Hıım neymiş o kelime.

Dedim kurulandıktan sonra kuru kıyafetlerimi giyerken.

- Körkütük aşıksın. Hatta o kadar körkütüksün ki, kütük konusunda ciddiyim(!) Seni camdan izlediğimi fark etmedin bile.

O sırada meşe palamudu kokusu almış sincap gibi kafamı kaldırıp pencereye baktım. Stefan gülerek el sallıyordu.

- Çok sapıksın! Ne izliyorsun beni!

-Az evvel ona bakmıyorum diye mızmızlanan kıza ne oldu?

Dedi sersem sersem gülerken. Bana döndü. Havluyu yatağa atıp yanından geçtim.

- İyileşti o kız. Kan damarlarından beynine gitmeye başladı. Merak etme.

Çekmecemden tarağımı alıp banyoya doğru bir nevi koşar adımla kaçtım. Kapıyı kapattım ve aynaya baktım. Az evvel buz gibiyken şuan yanaklarım alev alevdi. Kapı tıklandı ve hemen tarağı saçıma geçirdim.

-DOLU.

SOĞUK NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin