SN: 19. BÖLÜM

415 30 2
                                    

-Hani gelmeyecektin sen?

Diye seslendi arkama Seres.

-Canım istedi ve geldim.

Dedi ve esen rüzgar adımlarının yavaşlığında, kokusunu burnuma getirdi. Bir el saçlarıma dokundu usulca. Afallayan halim gözlerini devirmiş, yandan elin sahibine bakıyordu.

-Şu haline bak. Saçların değişmiş, benliğin gibi. İyice kendinin makyajı akıyor, herkesleşiyorsun.

Dediklerini idrak etmekten ziyade artık savunmaya geçecektim. Bu durum karşısında daha fazla sessiz kalmayacaktım.

-Sürekli beni azarlamandan, rencide etmenden sıkıldım. Aramızda ki saygının nasıl bu kadar azaldığını düşünmek isterdim ama inan, değerli vakitlerimi bizim saçmalıklarımıza harcayamayacağım artık. Yeterince kaybım var zaten.

Dedim ve gözlerimi saniyelik yüzünde gezdirip ormana doğru bir kaç adım attım. Aslan arkamdan geliyordu. Durdum ve arkama dönüp başını sıvazladım.

-Sakin ol. Onlarla ben hep böyleyim. Alışsan iyi edersin.

Dedim. Seres yanıma geldi:

-Hayvan hep bizimle kalacak?

Dedi.

-Ormanda olduğumuz sürece.

Dedim.

Seres: Gönder gitsin, biz varız.

-Onun mekanındasın ne bu hava ?

Seres: Hoşlanmadığımı biliyorsun?

-Bir ara şu kedi takıntını konuşacağız. Aslan'a laf etme. Ev sahipliği yapıyor bir nevi. Sende misafirliğini bil ona göre davran.

Seres: Peki Sayın Rain.

-Hım. Özlemişim. Soy ismimi.

-Seres müsaade ver.

Dedi, Stefan. Aslanın arkasında duruyordu.

Seres: Hayır. Ne konuşacaksan yanımda konuş. Kendine göre anlatmanı istemiyorum. Artık hiçbir şeyi saklamayacağım.

-Sana uyuz oluyorum. Abine olduğum gibi.

Boğazımı temizledim ve söze atıldım.

-Seres daha büyük.

-Konumuz bu mu şimdi? Neyse ne, beni ilgilendirmiyor onların hikayesi. İris.

Ona anlamayan gözlerle bakıyordum. Aslan ayaklarımın dibinde bir sağa bir sola dolanıyordu. Dikkatimi dağıtıyordu. Aslana eğilerek:

-Onlar olduğu sürece senin burada olmana gerek yok. Sen ormana gidebilirsin. Bir şey olursa çağırırım. Her şey için teşekkür ederim.

Dedim ve diz çöküp kürkünü okşadım. Patisini bana uzattı. Gülümseyerek patisini sıktım. Ve onu ormanın derinliklerine yolladım. Yine bir orman, yine bir muhteşem üçlü klasiği ile baş başa kalmıştık.

Ben ellerimi göğsümün üzerinde birleştirip ikisine bakıyordum. Stefan soğuk donuk bakışıyla bir bana, bir yere, birde Seres 'e bakıyordu. Seres serin kanlılıkla lafa atıldı.

"İris sa-"

-Önce ben anlatacağım. Eskiden olduğu gibi. Kapa çeneni ve sıranı bekle.

Dedi Stefan ve zor bela kendini kasarak dişlerinin arasından sessizce "kurbağa" demişti.

Kurbağa demesine kızmıştım ve kaşlarımı çatıp, gözlerimi ona diktim. İki korumacıma da artık zerre güvenmiyordum. Sebebini bilmesem de hissettiğim buydu.

SOĞUK NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin