Bölüm 10

4.7K 329 48
                                    


Yorum bırakmayı unutmayın..

Sabah erken kalkıp Bahar'ı ve eşini kontrol etmeye gittik. Elbette bu şekilde söylemiyorduk ancak ev ziyareti adı altında Kazım'ın hala baskıya, şiddete devam edip etmediğini test etmeye çalışıyorduk. Şuanlık öyle bir şey görülmüyordu. Kazım'da Zehra'dan ve Yiğit'ten özür dilemişti. Bir anlık öfkeyle kötü davrandığını, aslında korktuğunu dile getirmişti. Maddi durumlarının iki bebeğe yetmeyeceğinden korktuğu için gözünün karardığını dile getirmişti. Elbette bu da bir sorundu. Ancak şiddetle ya da bebeği öldürmekle çözülecek bir sorun değildi. Bunu ona daha ılımlı bir şekilde anlatmaya çalıştık. Devletten gereken yardımı fazlasıyla alacağına ikna ettik. Zaten köylülerde birbirlerine her zaman destekti. Bu durumu daha da arttırmak adına bir çalışma elbette yapacaktık. 

Dünya'nın güzel bir yer olmasını istiyorsak sağlayabildiğimiz en uygun eşitliği sağlamalıydık. En basiti ise vermekti. Dünyanın yarısı açken diğer yarısı kendine aldığı bir çikolatadan en az beş kişiye alma durumuna sahipti. Bir paket bebek bezi alırken durumu olmayan aile için de bir paket almak kişiden hiçbir şey eksiltmezdi. Aksine insanlık katardı, yardım etmenin verdiği o insancıl haz hiçbir şeyle eş değer değildi. Ama bizler insanlığımızı gün geçtikçe kaybediyorduk. Tabi bunları düşünürken insanlar bedavaya yaşasın, zenginler hep yardım etsin demiyordum. Mutlaka herkesin çalışması gerektiğini, yapabildiğinin en iyisini yapması gerektiğini savunuyordum. Okuması, iş beğenmemezlik yapmadan yaşamını devam ettirmek için çalışması gerekirdi. Buna rağmen gereken maddi gelire sahip değilse mutlaka yardım etmek şarttı. Bir gereklilikti. Sonuçta doğuştan şanslı doğmak herkese özgü bir şey değildi. 

Sıradaki hedefim de buydu. Genç kızların ve genç kadınların bilgilenmesinin yanı sıra durumu iyiye gitmeyen ailelere de destek olmak zorundaydık. Gerek para toplayarak gerek insanları yardıma teşvik ederek. 

Zehra ile evden çıktığımızda merkeze doğru yürürken aklıma takılan bir diğer sorunu da Zehra'ya soracaktım. Ancak bunu nasıl yapacaktım bilmiyordum. Sonuç olarak sanane de diyebilirdi. 

''Özel olan şeylere burnumu sokmak pek adetim değildir ama o aileyle ilişkin ne?'' diye pat diye sordum. Sanırım böyle bir şeyi ilk defa yapıyordum. Çok yakın arkadaşım olsa bile insanların özel hayatlarından bana neydi ki?

''Dediğin gibi Lalin. Özel hayat.'' Açıkçası verdiği cevap ile dumur oldum desek yeriydi. Zehra hiçbir zaman sıcak bir kız olmamıştı ama bu kadar sert ve kesin bir cevabı da hak etmiyordum. Bozulmuştum. 

''Haklısın.'' diye mırıldandım. En azından arkadaş olduğumuzu sanıyordum ve her neyse bu konuyu kendi zihnimde de kapatmalıydım.

Sessiz şekilde merkeze geldiğimizde Zehra'yı koridorda bırakarak direkt kendi odama geçtim. Aklımı dağıtmak için bu yardım konusu hakkında bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Zenginden alıp fakire verebilirdik. Çok eski ancak işe yarayan bir taktikti. 

Kendi kendime birkaç araştırma yapıp, gelen birkaç kişiyle ilgilenirken gün sonlanmıştı. Herkesten önce kapımı kilitleyip çıktım. Şuan kimseyle konuşmak istemiyordum. Eve gidip biraz kitap okumak ve sakince uyumak istiyordum. Buna ciddi anlamda fazlasıyla ihtiyacım vardı. 

Kitabımı kapatıp yatak odama giderken kapım çaldı. Kim bu saatte diye söylenerek dürbünden baktım. Zehra gelmişti. Bir şey mi olmuştu acaba?

Kapıyı açtım. ''Bir şey mi oldu?''

Zehra hiçbir şey söylemeden içeriye girdi. Üzerinde pijamaları vardı. Telaşlı gibiydi ancak bir anlam veremiyordum. Salona geçip oturmuştu. İki kolunu dizlerinin üzerine koyup ellerini birleştirmişti.

Ben AşıkkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin