Bölüm 13

2.8K 214 5
                                    

Sağolsun Yiğit jandarmayı çağırmıştı ancak gelseler bile ne olacaktı ki? Çünkü bazı şeylere kanunlarda yetmeyebilirdi. Kanunların ve kolluk kuvvetlerinin her şeye yetebilmesi için olayların en başından beri gözlemci olmaları gerekirdi. Her şeyi eksiksiz bilmeliydiler ya da kanıtlı olmalıydı. Ancak şimdi biz çoğu şeyi anlatsak bile onlar yalan söyleyeceği için iki tarafın arasında kalacaklardı ve doğruyu araştırırken belki de iş işten geçecekti. Yani hani bazen kanunları ya da polisleri suçluyorduk ya yetersiz kalıyorlar diye aslında onları da suçlamamalıydık. Çünkü bilmiyorlardı, gerçekte kim haklı kim haksız bilemiyorlar her iki tarafın hakkını da korumak zorunda kalıyorlardı. Bu sefer de zaman aşımı yaşanıyor iş işte geçiyordu dediğim gibi. İşte bu yüzden onları da suçlayamazdım. 

Jandarma içeri girdiğinde yaşlı adam silahı kafamdan indirip kapıya doğru baktı. Ben de o sırada adrenalinin etkisinin geçmesi ile bacaklarım titrediği için dizlerimin üzerine çökmek zorunda kaldım. Kızlar hemen iyi misin sorularıyla yanıma geldi. 

''İyiyim, yalnızca bir an sinir boşalması yaşadım sanırım.'' diye fısıldadım.

O esnada Yiğit jandarmaya olayı anlatırken yaşlı adam da kendini savunuyordu. Şehnaz ise benden defalarca özür diliyordu ama onun bir suçu yoktu tabi ki. 

Jandarma yaşlı adamı tutuklayıp götürürken biz de evde baş başa kalmıştık. Ben de ifade verecektim elbette ama sakinleşip gün bitmeden gidebileceğimi belirttiler.

Şehnaz'ın abilerinden biri yanımıza geldi. 

''Kusura bakmayın. Babam kendine göre haklı, diğer abilerimin bir kısmı da babam gibi düşünüyor. Ancak ben Şehnaz'a sahip çıkmak istiyorum.'' dedi.

O anda gözlerim parlamış bütün o sinir stresim gitmişti. 

Şehnaz ve annesi duydukları ile şok olup birbirlerine sarılırken bizde kızlarla gülümsemiştik.

Yiğit ''Gerçekten mi? Bakın böyle söyleyip sonra kıza bir şey yapmayacaksınız değil mi?''

Genç adamın dudaklarında acı bir gülümseme belirdi. ''Bizi böyle tanıdığınız için gerçekten çok üzgünüm. Evet belli törelerle inanışlarla büyütülüyoruz ancak bunu artık değiştirmemiz gerekiyor. İnanıyorum ki babamın nesli artık böyle düşünen son nesil olacak. Elbet namus bizler için de önemli ancak kardeşimi korumak zorundayım o benim canım.'' 

Gerçekten oturup ağlayacaktım. Biri sonunda anlatmak istediğimiz şeyi anlamıştı.

'' E peki nasıl burada kalacak?'' diye sorguladı Zehra.

''Şimdilik diğer evde yaşayacağız. Zamanla da babam alışacak, ben de Şehnaz'ı koruyacağım. Onun utanacak bir şeyi yok.''

Mutlulukla gülümsedim. Şehnaz'a ben demiştim bakışları atıyordum. Olacaktı işte her şey daha güzel olacaktı.

Oradan çıktığımızda kızlar ve Yiğit beni bir güzel azarlamıştı. Ama keyfimi hiçbir şey kaçıramazdı tabi ki.

Jandarmaya giderek ifade verdikten sonra çıkarken bana doğru öfkeyle yaklaşan Ali Mirza'yı gördüm. Onu o günden sonra görünce kendimi çok farklı hissettim. 

Bunu kendime bile itiraf etmek zordu ama evet, Ali Mirza'yı özlemiştim. Şuan ki öfkeli bakışlarının sebebini bilmesem bile özlemiştim ve bu duygu çoktan beni korkutmaya başlamıştı.

''Sen ne yaptığını sanıyorsun Lalin! Nasıl kendi başınıza o adamın evine gidersiniz?! Nasıl ona kafa tutmaya çalışırsın?! Ya sana bir şey yapsaydı! Ya bir şey olsaydı!''

Ben AşıkkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin