Kalbimin bağışlandığı şehirde-
en önce
Ayrılık vardı hep
Ay gece olunca pay eder ayrılığı
Ey güzelce yakalandığım
Mutlulukla sunulan
Bize bahşedilen armağan kılınan
Ayrılık sen ki
Aşkın ve sanatın
Durmadan doğumlar getiren anası °
Mihrimah'ın canı sıkılmıştı. Saat daha erkendi ve pencereden dışarısını seyrediyordu bir süredir. Perdeyi çekip pencerenin önünden ayrıldı ve dolaba doğru yürüyüp dolabı açtı. Her şey fazlasıyla düzgündü çünkü altı gündür can sıkıntısıyla tüm evi temizleyip düzenlemişti. Mutfak bile kullanılabilir durumdaydı, tek eksik olan şey yemek yapmak için malzemelerdi. Belki de malzeme alıp yemek yapmalıydı?Bu fikri sevmişti. Kalkıp yatağın yanındaki komidinin çekmecesini açtı ve Asım Enes'in gitmeden önce lazım olursa kullan diye bıraktığı paranın bir kısmını alıp cebine koydu ve hava serin olduğu için üzerine Asım Enes'in ceketlerinden birini giydi. Kendisine eşya alsalar da mont tarzı bir şey almak akıllarına gelmemişti. Bunu dert etmedi çünkü onun eşyalarını giymeyi seviyordu.
Cekete sıkıca sarıldığında Asım Enes'i özlediğini fark etti. Resmen evlenmişlerdi, hâlâ inanamıyordu. Aklında o gün tekrar canlandı. Babası telefon konuşmasını bitirip dönmüş, Mihrimah olumlu bir cevap vermiş, babasının yanında getirdiği adam resmi olarak da dini olarak da nikahlarını kıymış ve babası onlarla vedalaşıp alelacele gitmişti. Babasının arkasından bir süre dolan gözlerle bakıp, Asım Enes'in seslenmesiyle arabaya dönmüştü ve buraya geri gelmişlerdi. Geldiklerinde saat öğlendi ve o adamın o gün dediğine göre Asım Enes'in gece gitmesi gerekiyordu göreve, artık ne göreviyse! Ama adam onu da erkene aldığından Asım Enes apar topar hazırlanmış, ona bir kaç öğüt sıralamış, para bırakmış ve gitmişti. İşte beş gündür de yoktu.
Evden çıkıp alt kata indi ve kapıyı tıklattı. Samet kapıyı açtığında Mihrimah'ı görünce gülümsedi.
''Hoş geldin Mihrimah abla. Benim de canım sıkılıyordu.''Asım Enes gitmeden önce Mihrimah'a, Samet'e güvenebileceğini ve bir sorun olursa ondan yardım istemesini söylemişti. Bu yüzden Samet'in yanında da güvende hissediyordu, Asım'ın yanında olduğu kadar olmasa da... Hatta iki gün önce de canı çok sıkılınca Samet'le göl kenarına gitmişti.
''Hoş bulduk Samet. Senden bir şey isteyecektim, yine.''
''Estağfurullah ya o nasıl bir bakış. İstediğini iste sen yine.'' dedikten sonra ikisi de cümlenin karmaşık görünüme güldüler.
''Yemek yapmak istiyorum, malzeme alabileceğimiz yerler var etrafta. Beraber gidip alalım mı?''
Samet başını sallayıp ''Tabiki, olur.'' dedikten sonra askıdaki ceketine uzandı ve kapıyı ardından kapatıp kilitledi. ''Hadi gidelim.''
Malzemelerin bir çoğunu aldılar beraberce. Sebze kısmını hallederken Mihrimah, Samet'e bir poşet verip ''Buna domates koyar mısın?'' dediğinde Samet poşete patlıcan doldurmaya başlamıştı.
Mihrimah sessizce güldü. ''O domates mi Samet!? Şaşkın, aklın nerde senin? Domates dedim patlıcan koyuyorsun.''
Samet şaşkınlığa uğramış bir şekilde elindeki poşete baktı. ''Bu domates değil mi şimdi? Şey, bu muydu domates?''
Mihrimah, Samet'in 'bu muydu domates' diyerek eline alıp gösterdiği patatese baktı ve küçük bir kahkaha attı. ''Sen ciddi misin yoksa benimle güldürmece mi oynuyorsun Samet?''
Samet elini ensesine götürüp çekinerek gülümsedi.
''Şey ya, ben sebzelerin ve meyvelerin isimlerini karıştırıyorum.''Mihrimah ''Sebzelerin isimlerini nasıl karıştırıyorsun Allah aşkına?'' diye takıldı ona. Dalga geçtiğini sanıyordu hâlâ. Fakat Samet daha uzun bir açıklama yapınca dalga geçmediğini, gayet ciddi olduğunu fark etmişti.
''Ya, ben yurt dışında büyüdüm. Buraya gelip Türkçe öğrenirken de arkadaşlarım bilerek bana yanlış öğrettiler isimlerini. Akıllarınca benle kafa buldular. Benim suçum yok yani.''
![](https://img.wattpad.com/cover/152543237-288-k242909.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökten Yağmur Gelme Vakti
Teen FictionKaderleri birleşen iki genç el ele verip engelsiz gördükleri bir sevda yoluna çıkmıştı. Ta ki ülkedeki durumlar iyice kızışıp bir iç savaşın eşiğine gelinene dek. Âsım Enes önceleri eleştirdiği bir grubun yanında yer alıp eylemlere katılmaya başlad...