Bu son acı °
Siren sesi. Bu sesin artık içinde bir yerleri oynatması artacaktı Mihrimah için. Zaten hep ürpertirdi ama şimdi içindeydi ya, sevdiği adam içindeydi ya baygın! Daha da etkili olacaktı üzerinde. Ambulans durdu, sedyeyi takip etti hızlı adımlarla. Kolundan tutan Merve de ona eşlik ediyordu. Son zamanlarda çok hızlı hareket edemiyordu aslında bebek dolayısıyla ama bazen öyle anlar gelirdi ki insan odaklanageldiği şeyden gayrısını düşünemezdi. Ândan kopardı. Öyle bir zaman dilimindeydi.
Ameliyathanenin kapısı suratına kapandığında içeri girmek isteyerek kanlı elleriyle kapıya vursa da iki güçlü kol onu kapıdan uzaklaştırmış ve sıkıca sarmıştı. Ellerindeki kan kurumuştu ama gözündeki yaşlar tazeydi. Arkasına dönüp bakma gereği duymadı, kokusundan tanımıştı ya babasını! Kızgın olduğu babasını. ''Bırak baba bırak! Yanına gideceğim!'' diye çırpınmaya devam etti.
''Sakin ol kızım. Doktorlar rahatça işlerini yapsın, sakin ol.''
''Sakin mi olayım!'' diyerek babasına doğru döndü yüzünü. Gözlerine baktı hiddetle. Cebine tıkıştırdığı cüzdanı çıkarıp babasının gözünün önünde salladı sanki cüzdanın içindeki fotoğrafı görebilirmişçesine. ''Kardeşim öldü! Kardeşim olduğunu ölmeden dakikalar önce öğrenmişken hem de! Ona hiç sarılamamışken! Hiç masal okuyamamışken! Başını omzuma yaslayamamışken! Sebzelerin ve meyvelerin hepsini daha öğretememişken! Kardeşim olduğunu bilerek ona 'kardeşim' diyememişken! Benim için kendini feda etti! Yeğenine bir şey olmasın diye kurşunun önüne atladı! Sakin mi olayım?!'' Sinir krizi geçiriyordu Mihrimah. Cüzdanı cebine geri soktu. ''Kocam ölüm döşeğinde! Yaşama tutunması neredeyse imkansız bir durumda! Sakin mi olayım gerçekten?''
İçeriden bir hemşire çıktı. ''Lütfen sessiz olun hanımefendi.'' diye uyardıktan sonra Gürkan beye bakıp konuşmasına devam etti. ''Hastamız çok kan kaybetmiş, destek yapıyoruz ama daha fazla kana ihtiyacımız var.''
Gürkan bey ''Kan grubu ne? Birini bulalım hemen.'' diye atıldı. Hemşirenin verdiği yanıt üzerine ''Benimle uyuşuyor, benden alın hemen.'' deyip kendini takip etmesini söyleyen hemşirenin peşinden gitti. Merve de az evvel gittiğinden Mihrimah yalnız kalmıştı boş koridorun ortasında. Yere çöküp sırtını duvara dayadı ve ellerini suratına kapatıp saatlerdir yaptığı şeyi devam ettirdi, ağladı.
Tanıdık bir ses kulaklarına ulaştığında başını hızla kaldırdı. ''Mihrimah abla!?''
Kolundan tutup kalkmasına yardımcı olmaya çalışan Furkan'dan destek alarak yerden ayrıldı. ''Furkan..'' diye ismini mırıldandı bir diğer kardeşinin. ''Furkan, Asım Enes! O içeride.'' Burnunu çekip gözyaşlarını sildi. ''Çok yakından vurdu onu. Çok kan kaybetti.''
Furkan, Mihrimah'ı bir banka oturtup yanına geçti. ''Duydum, biliyorum. Korkma tamam mı, abim asla seni bırakmaz. O inatçıdır, dayanacaktır. Tamam mı?''
Mihrimah başını iki yana salladı. ''Samet! O da dayanır dedim, güçlü dedim. Ama dayanamadı. Beni bıraktı. Gitti...''
Furkan suratındaki hüznü gizlemeye çalışarak ''Samet kim?'' deyiverdi. Kim olduğunu bilmese dahi üzülmüştü bile.
''Kardeşim. O benim kardeşim! Nerede? Nereye götürdüler onu? Gidip onu bul Furkan! Ona daha son kez sarılamadım. Samet'i bul.''
Furkan başını sallayıp ''Tamam Mihrimah abla, bulacağım. Ama lütfen şimdi derin nefesler al hadi. Bak kendini yıpratmaman lazım bu kadar. Sonra bebeğine zarar gelir.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökten Yağmur Gelme Vakti
Teen FictionKaderleri birleşen iki genç el ele verip engelsiz gördükleri bir sevda yoluna çıkmıştı. Ta ki ülkedeki durumlar iyice kızışıp bir iç savaşın eşiğine gelinene dek. Âsım Enes önceleri eleştirdiği bir grubun yanında yer alıp eylemlere katılmaya başlad...