Şunu da yaz bedeli olsun
Sabırla titreyerek öyle yalın
Ve kimsemiz olmadan oturacağız
Kıyısında ayrılığın°Mihrimah ve Asım Enes uzun süre yağmurun altında birbirlerine sarılı halde durmuşlardı ve sırılsıklam olmuşlardı. Samet, ay ışığının yansıdığı karanlık gölden ayırdı bakışlarını ve onlara çevirdi. ''Bu kadarı yeterli sanırım. Hasta olup ölmeden ikisini de eve götüreyim de orda devam edeceklerse etsinler sarılmalarına.'' diye mırıldanıp adımlarını onlara doğru yöneltti ve biraz ötelerinde durup elindeki şemsiyeyi onların başının üzerine tuttu. Yağmurun sesi geldiği halde bedenlerine değmediğini hisseden ikili birbirlerinden ayrılıp önce başlarındaki şemsiyeye, oradan da şemsiyeyi tutan Samet'e baktılar.
''Artık gidelim?''
Samet'in cümlesi üzerine Mihrimah yanındaki Asım Enes'e çevirdi bakışlarını sorarcasına. Asım Enes yavaşça başını sallayıp onayladı ve şemsiyeyi Samet'e doğru ittirdi. ''Biz yeterince ıslandık zaten, sen kendini koru.'' dedi ve önden yürümeye başladı. Mihrimah da ona yetişip yanında yürümeye başladı, elini ürkekçe tuttuktan sonra.
Odaya girdiklerinde ikisi de dolabın başına geçip kuru kıyafetler çıkardı. Asım Enes adımlarını banyoya doğru yöneltirken, Mihrimah da odada kaldı. İkisi de üzerini değiştirdikten sonra ıslanan kıyafetlerini dış kapının yanındaki çamaşırlığa astılar. Asım içeriye doğru gideceği sırada Mihrimah onu elinden yakalayıp mutfağa doğru çekiştirmeye başladı.
''Eğer yemek yemezsen ben de yemem ve ikimiz de aç kalırız.''
Asım Enes, elini çekeleyen ve peşinden yürüdüğü kızı, tutuğu elinden kendine doğru çekerek durdurdu. ''Sen varya, işini iyi biliyorsun! Zayıf yerimden vuruyorsun hep.'' deyip gözlerini kısarak ona baktı.
Mihrimah omuz silkti bir çocuk edasıyla. ''Başka şans bırakmıyorsun.'' Ve mutfağa doğru yürümeye devam etti.
☁☁
💧💧Mihrimah düşünceli düşünceli pencereden dışarıya bakıyordu yine. Dün Asım'a zorla yemek yedirdikten sonra uykusuzluktan kızaran gözleri dolayısıyla uyumasında ısrar etmişti ama Asım uyumamıştı... Yaklaşık iki buçuk gündür uykusuzdu! Bu da ona yorgunluk ve bitkinlik veriyor, zaten çökük görünen bedenini iyice zayıflatıyordu. Hiç içi rahat değildi Mihrimah'ın.
Yatakta uzanmış ve tavanı seyreden adama baktı. Gözleri yavaş yavaş kapanıyor gibiydi. İçinden uyuyakalması için dualar etti. Yaklaşık yarım saat sonra da duasının kabul olduğunu gördüğünde sevinçten gözleri doldu. Hazır o uyurken alışverişe gidip yemeklik bir şeyler alması gerektiğini düşündü. Uyurken yine ortadan kaybolmazdı sonuçta. Onu yalnız bırakmaya korkar olmuştu.
Üzerine bir şeyler giyip cebine çekmeceden biraz para koyduktan sonra Samet'i peşine takarak sebzeciye gitti. Samet'in isimlerini doğru öğrenme konusunda pratik yapması adına onu içeri gönderip alması gerekenleri söyledi. Samet poşete sebzeleri doldururken Mihrimah da Asım Enes'in en sevdiği meyvelerden aldı biraz. Poşetin ağzını bağladığı sırada omzunda bir el hissetti.
''Sonunda seni buldum.''
Mihrimah başını hızla çevirip endişeye bürünmüş bir yüzle karşılaştı. ''Merve? İyi misin? Neden beni arıyorsun ki?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökten Yağmur Gelme Vakti
Novela JuvenilKaderleri birleşen iki genç el ele verip engelsiz gördükleri bir sevda yoluna çıkmıştı. Ta ki ülkedeki durumlar iyice kızışıp bir iç savaşın eşiğine gelinene dek. Âsım Enes önceleri eleştirdiği bir grubun yanında yer alıp eylemlere katılmaya başlad...