2. Bölüm

221 139 68
                                    

Bu oda, kapısı kadar bembeyazdı.
Her şey beyazdı, sinir bozucu bir beyazlık.

Sağımda beyaz bir sallanan sandalye, onun üstünde beyaz bir oyuncak ayı, sallanan sandalyenin yanında ise odanın boyunda bir beyaz masa vardı. Masanın üstünde,altıya bölecek şekilde altı tane sandalye ve yuvarlak, küçük ayna vardı.

Solumda küçük bir yatak, yatağın yanında bir şifonyer onun  üstünde içi su dolu olan sürahi, bardak ve üst üste duran üç kitap vardı. Onların yanında da beyaz bir piyona, beyaz bir gardırop ve beyaz perdeler. Karşımda ise dikdörtgen şeklinde büyük bir pencere vardı.

Odanın eni çok dar, boyu çok uzundu, sanırsam bu yüzden eşyalar bir sağ tarafa bir sol tarafa sıkıştırılmıştı.

Şaşkınlıkla ayağa kalktım, bakacağım çocuk burada değildi, ya da belki saklanıyordu. Ama burada en fazla nereye saklanabilir ki?

"Hey, çocuk burada mısın?"
diye bağırdım. Çocuk saklandığı yerden çıkmıyordu.

Son bir ümitle,"Hey, ben senin yeni bakıcınım ve seninle tanışmak istiyorum." diye bağırdım, yine ortaya kimse çıkmadı.

Bir kaç saniye daha olduğum yerde bekledim, hiçbir gelişme olmayınca Dominick'in tanıştırmasının daha doğru olacağını düşünüp odadan çıkacakken aklıma çantam geldi. İlk çantamı almalıydım.

Çantama doğru bir kaç adım attım. Ama boynumda hissettiğim  ıslaklık beni durdurdu.

Elimi boynuma götürdüm ve gözlerimin hizasına getirdim.

Hassiktir.

Bu suyun rengi kırmızıydı, kana benziyordu.

Yuvalarından çıkacak kadar büyümüş olan mavi gözlerimi yukarı yani tavana çevirdim.

"Siktir, siktir, siktir."

Tavandaki kanla yazıldığını düşündüğüm "ÇIK DIŞARI" yazısına bakarak arkama dönmeden kapıya doğru koştum. Kapı kolunu kendime doğru çekip vücudumu odanın dışına ittim.

Çığlık atmamak için bütün parmaklarım ağzımı tutuyordu.

Ama...

Dominick "Daha önce burada çalışmak isteyenler oldu ama bir hafta için de evlerine döndüler."demişti.

Yani buda çocuğun bakıcılarını  kaçırtmak için çeşitli numaralar yaptığını gösterir.

Ya o yazı da çocuğun bir oyunuysa...

Kim bilir, şimdi saklandığı yerde kıs kıs gülüyordur.

Hey, ben o kaçırttığı bakıcılardan olmayacağım!

Az önceki gibi büyük bir hızla kapı kolunu yere doğru ittirip vücudumu odanın içine attığım gibi kapıya dayandım.

"Hey! Ne yaparsan yap seninle tanışacağım. Sadece zaman kaybettiriyorsun."

Odanın içinde sadece sesimin yankısı ve korkudan titreyen kalbimin atışı duyuluyordu ; ama bu uzun sürmedi, sağımda hissettiğim bir gıcırtı, nefesimi daha da hızlandırdı.
Kafamı yavaşça sağıma çevirdim, ses çıkaran şey: Beyaz bir sallanan sandalyeydi. Üstünde ise beyaz bir oyuncak ayı, ayının elinde ise beyaz bir kağıtta küçük harflerle ve kırmızıyla "tanışmak mı istiyorsun" yazıyordu.

Anlaşılan küçük yaramaz biraz komiklik yapmaya çalışıyordu.

"Ne yalan söyleyeyim, çok iyi hazırlanmışsın. Kim bilir, annenin verdiği vişne suyunu içmek yerine tavana "Çık dışarı" yazmayı tercih etmişsindir, şu sallanan sandalyeyi de görünmez bir iple çekip ses çıkartmasını sağlıyorsundur. Ama ben bu numaraları asla yemem. Tamamen zaman kaybısın ve artık sinirlenmeye başlıyorum, sen istesende istemesende senin bakıcınım. Şimdi saklandığın o lanet yerden çabuk çık, seni şımarık çocuk!"

Çocuğuyla ilgilenmeyip paraya boğan şu zengin ebeveynleri hiç anlamam.Şu ebeveynler yüzünden çocuklar böyle psikopat oluyor.

Sallanan sandalyeden artık ses gelmiyordu.

"Tamam. Sen kazandın. Çıkma yerinden, saklan. Ama biraz sonra Dominickle beraber geleceğim, bakalım böyle yapmaya devam edecek misin?"

Odadan çıkacakken aklıma tekrar çantam geldi.Çantamı almam lazımdı, içinde servet olmasada bin, iki bin civarında para edecek eşya vardı.

Oda o kadar büyüktü ki ve her yer beyaz, beyaz beyaz, çantamda beyaz...

Ah. Beyazdan nefret ediyorum.

Gözlerimi hafif kısarak çantama doğru yürümeye başladım.

Bu ufaklığın ne yapacağı belli olmaz.

Bir kaç adım daha attıktan sonra beyaz çantam artık bacaklarımın altındaydı.
Bacaklarımı katladım, elimi çantamın sapına götürüp sıkıca kavradım ve ayağa kalktım. Artık gidecekken gözüm yanlışlıkla tavana ilişti.

Bir dakika.

Yazı kaybolmuş.

Daha deminki 'çık dışarı' yazısı artık yoktu. Gözlerimi hızlıca sallanan sandalyeye çevirdim. Orda da yazı yoktu. Sadece boş, beyaz bir kağıt.

Yüce Tanrım.

'ÇIK DIŞARI' yazısını ilk odaya girdiğimde görememiştim, 'çok tanışmak istiyorsun ' de  öyle.

Siktir.

Böyle şeyleri bir çocuk yapamaz, burada başka bir şey var.

"Bu...ra...da baş...ka bir şey var."

İster istemez ağzımdan dökülüvermişti, kelimeler.

Her şeyi Dominick'e anlatmalıydım.

Kapıya doğru koşmak için bir adım attığım an, sallanan sandalyedeki oyuncak ayı fırlayıp ayağımın dibine düştü.

"Ah!.."

Bu bölümde bitti.😧
Görüşürüz♡

Kötü Ruh (ARA VERİLDİ ÇÜNKÜ DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin