8.Bölüm: Sırılsıklam Aşığız

68 10 3
                                    

Benim yazarken çok eğlendiğim bir bölüm oldu, umarım siz de okurken eğlenirsiniz:) Okuyanların yorumlarını merak ediyorum, lütfen bölüm hakkında kısa da olsa bir yorum bırakın. Okurken şarkıyı açmayı unutmayın, keyifli okumalar^^


 Okurken şarkıyı açmayı unutmayın, keyifli okumalar^^

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

8.Bölüm: Sırılsıklam Aşığız

Özgür Ali, elimden tutup beni 'romantik yemek' yiyeceğimiz yere getirdiğinde buranın bir restoran olmadığını anlamam fazla uzun sürmedi. Görüş açıma girenler seyyar bir pilav arabası, sahil kenarına atılmış birkaç masa ile sandalyeden ibaretti.

Özgür Ali ile el ele,birkaç saniye daha ayakta öylece durduk. Daha sonra Özgür Ali, "Ben yemeklerimizi alayım, sen de şu masalardan birine otur." diyerek eliyle sahilin kenarında duran masaları gösterdi. Gülümseyerek, "Tamam." dedim ve Özgür Ali ellerimizi ayırdıktan sonra elimin üzerine bir buse kondurup bana gülümsedikten sonra yemeklerimizi almaya gitti.

Küçük masalardan birine oturup sahili izleyerek Özgür Ali'nin gelmesini bekledim. Kendimi iyi hissediyordum. Az önce Özgür Ali'nin kolları arasında ağlamıştım ve o da hiç sesini çıkarmayarak gözyaşlarımın dinmesini beklemiş ve eliyle saçlarımı okşamıştı. Bu, bana çok iyi gelmişti. Bakışlarımı, seyyar pilav arabasının önünde durup yemeklerimizi alan Özgür Ali'ye çevirdim ve gülümsedim. Özgür Ali elinde iki tane ayran ve plastik pilav üstü tavuk tabağıyla geldiğinde yüzündeki gülümsemeyi fark ettim.

"Romantik akşam yemeğimiz başlıyor!" diye bağırdı heyecanla. "Ama önce şu ayranları çalkalayalım." diyerek bana ayranımı uzattı ve aynı anda ayranlarımızı çalkalamaya başladık.

Özgür Ali ile beraber hem sohbet ediyor, hem de pilavlarımızı kaşıklıyorduk. Evet, belki de bu yemeğe romantik denilmezdi. Çünkü romantik bir yemek olması için, illa ki pahalı bir restorana, mum ışığına ve keman çalan birkaç adama ihtiyaç vardı değil mi?

Pilavımın bitmesine az kalmıştı ki tabağımda pilav tanelerinin arasında bir şey ilgimi çekti. Taş mıydı o? Pirinçlerin taşlarını seçmemişler miydi acaba? Taşı, pirinç tanelerinin arasından kurtarıp plastik tabağın boş kısmına çektiğimde zarif bir pırlanta yüzükle karşılaştım. Gözlerim beni yanıltıyor muydu acaba? Şok içinde tabağıma baktım tekrar; evet, bu resmen bir yüzüktü! Kaşlarımı çatarak, yüzüğü daha iyi inceleyebilmek için kafamı iyice pilav tabağına yaklaştırdım.

"Feride, çok acıktın herhalde? Genelde yemek yerken kaşık seni yavaşlatır ve sen de kafanı direkt tabağa gömüp mü yemeği tercih edersin?"

Özgür Ali'ye yüzüğü fark ettirmeme çabalarım, beni oldukça gülünç bir duruma sokuyordu. Altta kalmamak ister gibi, "Sen kendi yemene bak istersen." diye mırıldandım. "Yavaş ye biraz, boğulacaksın!"

Tabağımın içindeki zarif pırlanta yüzük bana Yaren'in yüzüğünü anımsatmıştı. Demir, Yaren için yüzük alırken Özgür Ali de bana abisinin aldığı yüzüğün aynını mı almıştı?

Yıldızlara DokunalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin