Bölüm şarkısı ; The Cranberries - Dreams
"Salağım ben. Asla öğrenmeyen, salak hayaller kuran, küçük salak bir kızım."
Ertesi gün
Dün gece yastığıma başımı koyduğum an hayallerimle yüzleşmiştim. Çetin, ben. Ve hayaller. Dün birlikte çok güzel vakit geçirmiştik. Bana olanları unutturmuş, huzurlu hissetmemi sağlamıştı. Bu gerçekten önemli bir şeydi. Hayatta size yaşadığınız kötü anları unutturan ve kollarındayken huzuru bulduğunuz birisi varsa -Ki bundan bende 4 tane var- , diğerlerine göre 1-0 öndesiniz demektir çünkü!
Sabah erkenden kalkıp, evdekilerin yüzünü görmeden Mine'lere geldim. Bizim tafya toplanmıştı, kahvaltı bahanesiyle birbirimizin yokluğunda gelişen olayları konuşacaktık. Bunlardan en önemlisi de: Melis'lerin taşınma olayıydı! Melis'in yüzünden düşen bin parça, bizi de pek gülümsemeye itmiyordu açıkçası. ''Bir kez daha konuşmayı denedin mi babanlarla?'' dedi Dilara. Melis umutsuzca bakıyordu, ''Evet. Çok kez. Ama zorunda olduğumuzdan başka bir şey söylemediler.'' dedi. Umudu keser gibi olduktan sonra Mine'nin parlayan gözleri bize ''bir umut olduğunu'' çağrıştırdı. Hepimiz Mine'ye ''Ne oldu?'' dercesine baktık ve konuşmasına fırsat verdik. ''Kızlar, bomba gibi bir haberim var! Dün gece evi sorun çıkarmadan neredeyse 1 hafta boyunca çekip çevirmemize annemle babam çok şaşırdılar!'' dedi soluksuzca. ''Baban sağolsun, para gönderdiği için!'' dedim gülümsemeye çalışarak. ''Evet ama biz temizlik yaptık, yemek yaptık, alışverişe çıktık. Yani bunları da yapmamız bir gelişme, değil mi?'' diye sözüne devam etti Mine. Daha sonra, ''Her neyse, anne ve babam aslında buraya beni almak için dönmüşler.'' dedi. Hepimiz aynı anda ''Nee?!'' diye bağırdık. ''Ama gitmiyorum. Onlar gidiyorlar. Ben evde tek kalacağım!'' dedi Mine. ''Aslında sizde benimle kalacaksınız'' dedi ardından, bir şey söylememize izin vermeden. Ne diyeceğimizi bilemedik hiçbirimiz. ''Nasıl yani ya?'' dedi Defne şaşkınlıkla. ''Yani kızlar, annemle babam Bursa'daki evimizde kalacaklar. Şirketin orada büyük bir projesi varmış ve temelli orada kalmaları uygun olacakmış. Beni almaya gelmişler, yani teknik olarak TAŞINACAKTIK. Fakat evi bıraktıkları gibi bulduklarında, istersem bura da kalabileceğimi söylediler.'' diyerek devam etti Mine. Gerçekten çok şaşırmıştık. Bu mükemmel bir şanstı ve belki de Melis'in ailesini de Melis'in burada,bizimle kalması için ikna edebilirdik! ''Kızlar,Melis'in ailesiyle konuşmalıyız. Hatta Mine senin annenle baban konuşmalı!'' dedim gözlerimi parlatarak. Diğerleri de çok sevinmişlerdi. ''Mükemmel bir fikir!'' dedi Dilara. Melis pek umutlu görünmüyordu, ama gülümsemeye çalıştı. ''Bizimkiler ne der bilemiyorum...'' dedi yarım ağızla. ''Bizimkiler konuşunca büyük bir ihtimalle olumlu bakarlar,eminim.'' diyerek Melis'i yatıştırmaya çalıştı Mine. ''Bence de.'' dedim ve ardından çilek reçelli kızarmış ekmeğimin son lokmasını ağzıma attım. Taze sıkılmış portakal suyumu da höpürdete höpürdete içtim.
**
Mine'nin anne ve babası Melis'in ailesiyle konuşmuşlardı. Bu gerçekten Melis'in ailesi için zor bir karar olacaktı. Bir bakıma Melis için de öyle. Sonuçta ailesinden uzak, kendi ayaklarının üzerinde durması gereken yeni bir hayat. Tamam, yanında biz de olabilirdik fakat bizim de ondan bir farkımız yoktu sonuç itibariyle. Ama ben ve diğer kızların ''kendi ayaklarımızın üzerinde durma'' konusunda endişemiz yoktu, her şeye göğüs geren biz; bunun da üstesinden gelirdik!
Neyse ki sonuç; Zar zor, ıkına sıkıla, yalvar yakar bir şekilde ikna edilmiş bir Melis'in ailesi. İşte bu hepimizin yüzünü güldürmüştü. Artık ne Melis ayrılıyordu aramızdan, ne de Mine. Birbirimize kenetlenmiştik, hem de eskisinden daha fazla! Artık aynı evi paylaşacaktık. Bundan ötesi var mıydı?! Tabii benim tamamen Mine'lere taşınmam için anne ve babamdan izin almam gerekiyordu. Dilara ve Defne'nin de öyle. Gerçi ailelerimizin bu konuda sorun yaratacaklarını sanmıyordum. Zaten hepimizin evi birbirine yakın olduğundan, ailelerimiz bir şey demezdi. Yani, umarız.
***
Ailelere dil dökmeler, yalvarıp yakarmalar sonucunda izin alınmıştı. Artık biz lise sona geçecek olan, aynı evi paylaşan 5 en yakın dosttuk! Okulda bunun kıskanılacağından emindik. Neyse, şuan konumuz bu değildi. Şuan konumuz; evlerimize gidip eşyalarımızı toplamaktı. Mine'nin ailesi kendi eşyalarını evden aldıklarında, ev baya bir boşalmıştı. Bunun üzerine bizim eşyalarımız boşlukları dolduracaktı, fazla fazla. O yüzden alabildiğimiz kadar eşya aldık. Odalara eşyalarımızı yerleştirdiğinde bitkinleşmiştik. Doğaldı. Biz artık aynı evi paylaşan 5 kızdık. Bundan ötesi var mıydı?! Bu mükemmeldi. Gerçekten hala inanamıyordum!
Şimdi siz ''Bu ne amk film gibi hayat'' diyorsunuzdur. Aslında sandığınız gibi bir hayatımız yok arkadaşlar. Kızlarını İstanbul'da bırakıp Bursa'ya gitmek Mine'nin ailesinin gerçekten işine gelen bir durumdu. Defne ve Dilara da dahil, aile bağlarımız çok güçlü sayılmazdı. Benim babamla sorunlarım vardı, kötü bir aile yaşantım vardı, Mine'nin de kızlarını paraya boğarak mutlu etmeye çalışan, kızlarını özgür bırakıp aynı zamanda bundan pay çıkartıp yararlanan, işkolik bir ailesi vardı. Ama ne yalan söyleyelim, bu bizim işimize geliyordu. Sonuçta 17 yaşındaki 5 kızın aynı evi paylaşması her yiğidin harcı olamazdı. Bize güvenmelerinin yanı sıra, kendi rahatlarını düşünüyorlardı. Ki bu da bizim fazla fazla işimize geliyordu. Ne kadar zorlukla karşılaşacağımızı bilsek de, birlikte olmak bizim en büyük mutluluğumuzdu.
Şimdi biraz dostluğumuzdan bahsedeceğim. Bu 4 kızla, neredeyse küçüklüğümüzden beri arkadaşız. Dilara ve Defne kardeş oldukları için, zaten ayrılmalarının imkanı yok. Melis, Mine ve Ben de birbirimiz için yaratılmış 3 kız olarak o iki kardeşe ''ek kardeş'' olarak eklendik diyebiliriz. Hadi derler ya, ''Dostluk iki kişiden fazlasıyla olmaz, araya üçüncü girince kıskançlık da girer'' falan filan diye. Arkadaşlar tamam bu doğru bir kanı olabilir fakat gerçekten birbirine içtenlikle bağlı olan ve birbirini kardeşi bilmiş 5 tane kız söz konusuysa, işler değişirdi. Biz hiçbir zaman birbirimizi dışlamadık, hiçbir zaman grupta 2 kişinin bilip diğerlerinin bilmediği bir şey olmadı. Biz bir kere bu yola 5 kişi çıkmıştık, bunda ne azalma oldu, ne de artma. 5 kişiydik, 5 arkadaştık, 5 kardeştik. Bize bulaşana 5 kardeş gibi yapışıverirdik ha, haberiniz ola. Birbirimize öyle kenetlenmiştik ki, dışarıdan bizi tanıyan herkes dostluğumuza imrenir, kıskanırlardı. Arada anlaşamadığımız, tartıştığımız oluyor. Ama bunlar hiçbir zaman bizim dostluğumuzu etkilemedi. Küstüğümüz, günlerce küs kaldığımız da oldu. Ama mutlaka biri alttan aldı ve diğerinin gönlünü almayı başardı. Biz halimizden gayet memnunuz ve ölene kadar da ayrılmayı düşünmüyoruz. Yapışık beşizler olduk resmen. Bulunduğumuz okul ortamı bizi birbirimize iyice kenetledi. İleride çocuklarımız olduğunda, çocuklarımıza birbirimizi ''Bak yavrum, teyzelerin'' diye tanıtmayı düşünüyoruz. Büyük konuşmayı sevmeyen biri olarak KESİN olarak söylüyorum ki; Bizim dostluğumuz asla bitmeyecek. Söz konusu bizsek, söz konusu bu 5 şapşaloz kızsa, bütün sekizler yana yatar nokta net.
∞
Medya ; Mira.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bütün Kızlar Toplandık!
Teen Fiction5 sıkı dost olan Mira, Mine, Melis, Defne ve Dilara'nın inişli çıkışlı hayat hikayelerini okumaya hazır mısınız? Onlar fazlasıyla özgür ve bir o kadar da kısıtlı hayatlara sahipler. / © Tüm hakları saklıdır. Kapak tasarımları Zeliha Koçsoy ( @RealGi...