Accayip güçlü takım bir arada.. "Nefesim Olur Musun?" 6. Bölüm

1.6K 43 7
                                    


Tahir duyduklarını şaşkınla atlatmaya çalışırken;
"Yalan söyliysın seni öldürmeyeyim diye dıyiysın."

"Hayır yemin ederim ki çocuğumuz yaşıyo. ben bir an kızıp nefesin karnına tekme atınca kan gelmeye başladı. Haliyle hemen doktor çağırdım. Bebeğin doğmasına daha 1 ay vardı ama nefesin karnında dursaydı ikisini de zehirleyecekti. Doktor almamız lazım deyince almasını söyledim ve bebeği aldı. Bebeğin sağlık durumu az da olsa iyiydi yaşama ihtimali var dedi doktor ancak hastane şart diyince baygın yatan nefese baktım hemşireyi başında tutup doktorla hastaneye gittik. Küçük yiğiti küveze aldılar. Sonra bi kaç ay daha burda tutunca necibin ailesiyle yolladım."
"Nefesten neden ayırdın ula evladını "
"Bi gün.. bi gün olur da beni sever sandım, hediye edecektim ona.."
"Ula ne hediyesinden bahsediysın nefesin bi yanı eksik, sırf sen sevmesini bekledin diye çocuğuna hasret. Nerde ula söyle."
"Söylemem "
Ali geldi yanına
"Zaten ceza alacaksın. Eğer çocuğun yerini söylemezsen müebbet yersin " dedi.
Vedat korkmuştu. Sonsuza kadar hapiste çürümek istemiyordu. Söyledi çocuğun yerini
"Amerika'da necipin ailesiyle yaşıyo."
"Duydun mu devrem senin şu Amerika bağlantısı demek çocuk içinmiş. "
"Duydum devrem duydum.."
Tahir elinde ki silahı tekrardan vedata yöneltip
"Söyleduklerun için sağol ama Ha bu kurşundan kaçışın yok Vedat sayar."
"Oğlum napıyosun lan suçunu itiraf etti hapse girecek daha ne istiyosun."
"Mezar paklar ancak bunu devrem  ." Dedi Tahir. Elinde ki silahı bi hışımla alıp polis devriyesini çağırdı Ali.
"Devrem bırak da kurtulalım sonsuza kadar şu şerefsuzden." 
"Tahir uzatma çocuğun yerini de öğrendik, vedatı da içeri alacaklar hala neyin siniri ula bu ." Mustafa demişti.
Tahir bi an düşündü, nefesi düşündü.. çocuğuna kavuştuğunu düşündü.. vedatı öldürürse içeri girerdi, nefesten ayrı kalırdı, nefesin cümlesi geldi aklına.. 'Ben seni o demir parmaklıklar arasında görünce kıyabilecek miyim?' O sırada polis devriyesi geldi, Vedatı ve adamlarını alırken eyşan göründü oralarda;
"Durun nereye götürüyorsunuz vedatı polis bey bi yanlış anlaşılma vardır durun bi dakika."
"Yanlış anlaşılma falan yok hanımefendi." Diye atladı konuya Ali.
Tahir, Ali ve Mustafa ayrı bi şekilde karakola gitti. Necibi sorguya çekip iyice öğreneceklerdi yiğitin yerini. Dedikleri gibi de oldu. Hemen Amerika'ya necip'in ailesine haber gönderdiler. İlk uçakla İstanbul'a gönderilmelerini söylemişti Ali. Tahir onları beklerken Aliye yöneldi
"Ne zaman burda olurlar."
"Uçakla yaklaşık sabaha karşı burda olurlar ." dedi Ali. Sabaha kadar beklediler.  Gelmelerine yakın  Yiğit korkmasın diye dışarıya çıkmışlardı. Karşıdan ufak tefek 6 yaşlarında, masum bi çocuk gördü Tahir. Yanında bi kadın ve bi kız vardı. Çocuk korkmuşa benziyordu. Ali hemen yanlarına gidip
"Çocuk bu mu ve necibin ailesi siz misiniz?"
"Evet Necip nerde?"
"İçeri attık."
"Ne necibin ne suçu var." Diye çıkıştı kadın
"Vedatın köpekliğini yapıyor yetmez mi?"
"Anne vedatın da babamın da ne olduğunu bilmiyomuş gibi konuşma." Diye söylendi kız. Berraktı bu, su gibiydi.

Tahir lafa girdi hemen;
"Biz çocuğu alıp annesine götürücez , sizde neciple vedatın gününü sayarsınız."

Yiğit kadının  yüzüne baktı. Ama nefret eder gibi baktı. Sanki kadından hiç memnun değilmiş gibi..
Tahir Çocuğa dönüp;
"Küçüğüm, gel bakalım seninle tanışalım." Dedi. Yiğiti bi kenara çekip şöyle konuşmaya başladı.
"Benim adım Tahir, senin ismin ne?"
"Yiğit.." dedi küçük çocuk
"Ne güzel ismin varmış.. şimdi sana bişeyler sorucam ama korkma tamam mı? Anlaştık mı?"
Yiğit hem kafasını sallayıp hem de;
"Tamam anlaştık." Dedi
"Sen, babanın neden içeride olduğunu biliyo musun?"
Yiğit karakol kapısına baktı ve
"Anneme vurduğu için mi?"
Tahir şaşkındı nerden biliyodu annesine vurduğunu.. Tahir'in şaşkınlığını gören yiğit söze devam etti
"O.. babam ayda 2-3 kere gelirdi yanımıza. Bi gün yine geldiğinde Necip abinin kızı berrak ablaya "eğer nefese bişey söylersen, senin de yüzünü nefes gibi dağıtırım. Anladın mı berrak?" Dedi o duyduğumdan beri nefret ettim ondan.. " yiğit sözünü bitirmiş tahire ağlamaklı bakarken Tahir annesine kavuşturmak için şöyle söyledi.
"Sen anneni biliyo musun?"
Masumca konuşmasıyla cevap verdi yiğit
"Sadece fotoğrafını gördüm. O... babam hiç götürmedi beni anneme.. annem de beni görmeye gelmedi hiç."
Tahir yiğitin konuşması karşısında ne diyeceğini bilmiyordu..
"Yiğidim, o var ya annene senin öldüğünü söylemiş. Annen senin yaşadığını bilseydi gelmez miydi yanına."
"Gelir miydi ki ya?"
"Gelmez miydi ki ya gelirdi tabi.. bana anlatırken ne kadar ağladı biliy mısın?"
"Ağlamasın ki ya. Ben kıyamam ona"
Tahir yiğiti çenesinin altına alıp kokladı. Cennet kokuyordu..
"Yiğidim, annene gidelim mi?"
Korkutmadan söylemişti Tahir. Yiğidin gözlerindeki ışıltıyı gördü..
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten tabi ya ." Diyip elini tuttu yiğitin. Mustafa ve Ali'nin yanına gittiler kadın içeri girmiş, berrak hala oradaydı.
"Seni çok özliycem yiğit."
"Ben de seni çok özliycem berrak abla.. beni görmeye gelmicek misin?"
Berrak ağlayarak yiğite sarıldı tekrardan.
Tahir yiğitle berrağın konuşmasından ikisinin iyi anlaştığını anladı. Sonra daha fazla uzatmamak adına ;
"Devrem herşey için sağol. Biz Trabzon'a gidelum artık."
"Ne demek devrem senin bana yaptıklarının karşısından nedir ki." Diyip sarılıp vedalaştılar. Tam gidecekken arkadan bi ses geldi.
"Bakar mısınız?"
Tahir arkasına dönüp berrağa baktı.
"Yiğiti görmeye Trabzon'a gelsem, kabul eder misiniz?"
Tahir, berrağa ağlayan gözlerle  bakan yiğite baktı.
Olur anlamında kafasını sallayıp geri arkasına döndü.  Arabaya doğru ilerlediler, mustafa şöför koltuğunda oturmuştu bu sefer, tahir, yiğitle arkada oturmak için.

"Nefesim Olur Musun?" Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin