BÖLÜM 8 "TOKAT"

66 9 87
                                    

Bölüm Şarkısı: NF-Let You Down

BÖLÜM 8: "TOKAT"

Anılar zihnimizin tozlu raflarına yapışır, kemikleşir ve orada kalırlar. Ara ara hislerimizi yoklar, görüntülerini zihnimize sunduktan sonra arkalarında bir harabe bırakıp saklandıkları yerlere dönerler ve siz ne istediğinizi saklayabilir, ne de silebilirsiniz.

Tek nefeste zaman kısaldı, eridi, büküldü ve zihnimin içindeki bitmek bilmeyen rafların en harabe olanlarını karıştırıp karşıma dizlerine kadar çektiği turuncu çoraplarıyla yetimhanenin kapısına itilen çocuğu getirdi.

"Ben sana ne yaptım, anne?" diyordu. "Beni neden kabullenemedin?"

Çorapları sıyrılmış ve dizleri aşınmıştı.

"Ay bu yine beşinci boyuttaki dedeyi gören adama döndü."

Arya'nın zihnime uzanan sesi dört bir yanımı sarmalamış geçmişin iplerini kesip elime bugüne ulaşan bir davetiye tutuşturduğunda istemsizce irkildim.

"Heh, dedeyle bağlantıyı kaybetti galiba."

Bu kadın gerçekten o olabilir miydi? Belki de değildi. Sadece bana öyle gelmiş olamaz mıydı yani? Başımı iki yana salladım. Kendimden başka kimi kandırıyordum?

Bir an bile düşünmeden tiksinç bedenleri ittirerek kalabalığın içinden ona doğru ilerlemeye başladım. Buğra ya da Arya arkamdan geliyor muydu bimiyordum. Umursamıyordum da. Sadece.. ilerliyordum.

O kadını omzundan tutup kendime doğru çevirdim. Mavi farla süslediği göz kapakları tamamen katlanıp ela rengi gözlerini fal taşı gibi ortada bıraktığında, dudakları da eş zamanlı olarak aralanmıştı.

"Gamze?" dedi şaşkınlıkla. Söylediği kelime okunu bulup ucunu sivriltmiş, kalbime bir mızrak gibi saplanmıştı.

"Gazel." diye düzelttim. Bir insan kızının adını nasıl yanlış söylerdi?

"Senin bu şehirde ne işin var? Nasıl çıktın oradan? Neredeydin? Buraya nasıl geldin?"

Gözlerimi karanlığın etkisiyle kahverengine dönmüş gözlerine dikip yutkundum. "Ben reşit olalı iki yıl oldu." dedim. "Sen neredeydin asıl?"

Dövme olduğunu düşündüğüm kaşları çatıldı.

"Sen siktiğimin 13 yılı boyunca neredeydin?!"

Duraksadım. Ben küfürden nefret ederdim.

"Ağzını topla, küçük kevaşe! İyi ki bırakmışım seni şuna bak, işe yaramazın tekiydin zaten, zerre değişmemişsin."

Bir saniye bile düşünmeden saçlarını elime doladım. "Ne dedin sen bana?" diye bağırdım hiddetle. Çırpınıyordu. "Görüyorum ki burada gerçek bir kevaşe varsa o da sensin!"

"Bırak beni! Şirret çocuk! Nereden çıktın yine karşıma?"

Saçlarını biraz daha çekiştirdim. Zaman ve mekanla ilgili bilincimi yitiriyor, anıların etrafında adımlıyordum.

"Bakamayacaksan, sevemeyeceksen niye çocuk doğuruyorsun lan?!"

Hızla başını yere ittirdim ve tek bacağımı üstünden diğer tarafa atarak onu yerle arama sıkıştırdım.

SOĞUK BEDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin