Yankı'nın şarkısı: Teoman-Ayna
İyi ki doğdun canımın ciğerine gölgesi düşen güzel adam.
İyi ki.
🗝
Bu kirlenmiş dünyanın üzerinde, sessizliği bile yankı uyandıran bir adama denk geldim.
O adamı göğsümün içinde büyüttüm, canımdan bile derine sakladım.
O adamı öyle büyüttüm ki sonunda aynaya baktığımda göğsümden de, canımdan da büyüktü; bu sefer onun içinde büyüyen bendim.
Bu kirlenmiş dünyanın üzerinde, göz bebeklerinde cennetin ırmaklarından yirmi beş damla mavi taşıyan bir adama denk geldim.
Gözlerindeki su çukurlarına kıvrıldım, geçmişimi o çukurlarda boğdum. Artık elimde olan tek şey geleceğimdi ve geleceğimde de bir gün sırtını dönse bile döndüğü sırtını bana eteklerinde dinlenebileceğim bir dağ yapacak bir adamın yanımda olacağını biliyordum.
Bu kirlenmiş dünyanın üzerinde, gölgesi bile görkemli olan bir adama denk geldim.
Ben o adamın göz çukurlarındaki gölgelere saklandım, o ise göz çukurlarındaki gölgelerin derinlerinde beni bulup büyüttü.
Bu kirlenmiş dünyanın üzerinde, zehrime şifa olan bir adama denk geldim.
Avuçlarındaki kaderini belirleyen o silik çizgilerin her birinin içerisinden şifa akıyordu. Dokunduğu yerden iyileşiyordum, tek iyileştiremediği yaram kendisiydi. Zaten o yarayı iyileştirse bile ben yeniden açardım, bu hastalıklı bir histi. Canımın ciğerinde taht kurmuş, gitmek bilmeyen bir hastalıklı histi.
Sanki zaman bize ne kadar dokunursa dokunsun yine de bu hissi geçiremeyecekti. Duvardaki büyük, krem rengi çerçeveli yuvarlak saatin akrep ve yelkovanı zamanı belirleyen rakamlar bizmişiz gibi üzerimizden geçip giderken saat 12'nin üzerine saplandıklarında hareket etmeyi bırakmışlardı. Takvimin üzerinde eğreti duran yapraklardan bir tanesi daha sessizce yere düşerken zamana saplanan ibrelerin cesetleri doldurduğu havuza savrulmuş, kırmızıya bulanarak geçmişe karışmıştı.
Ölü takvim yaprağının ardında saklanan ve ölmeyi bekleyen yeni günün tarihi gözlerimin ardına fosilleşmiş bir kalıntı gibi gömüldü.
23.03.2019
Gökten cennetin kapıları aralandı, sakince akan ırmaklardan birinin yatağı çatladı; toprak paramparça oldu. Su yolunu bularak aralanan kapılardan birinden yeryüzüne indi.
Yankı Kordemir'in gözlerine 26. damla düştü.
O damlanın altında yıkandık.
Akrep ve yelkovan zamana saplandığı o saniye canımın ciğerinde oturan bu adam gözlerimin önünde biraz daha büyümüştü. Hayatındaki 25. yılını da takvim yapraklarının söndüğü geçmişin kanlarıyla dolu havuza yatırdığında, önünde açılan yeni sayfanın üzerinde o havuzdan sıçrayan kan damlaları vardı. Bu damlalar her seferinde de sıçramaya devam edecekti. 27. yaşında, 28. yaşında, 29. yaşında.. Yankı Kordemir geçmişle, gelecekle dolu bir adamdı, ikisinden biri olmasa belki de o şu an olduğu kişi olamazdı. Damlalar bu yüzden hep sıçrayacaktı.
Bu kirlenmiş dünyanın üzerinde, sessizliği bile yankı uyandıran bir adama denk geldim, artık göz bebeklerinde 25 değil 26 damla mavilik vardı. Mavilerindeki gölgeler de onunla beraber büyümüştü, avuç içlerinden şifa kat ve kat daha fazla akıyordu. Zamana meydan okuyor, zamanın ta kendisi oluyordu.
Oturduğum koltuktan sarsak adımlarla kalkarak açık pencerenin önünde durmuş, elinde gevşekçe tuttuğu sigarasının ölmüş külleri parkeye dökülürken dışarıyı izleyen Yankı'nın yanına adımladım. Dimdik duruyordu, tıpkı yıllanmış bir çınar ağacı gibiydi. Sırtı bana dönüktü fakat öyle dururken bile sanki gözlerimin içine bakıyormuş gibi hissediyordum. İnce kollarımı güçsüzce beline doladım ve başımı kaburgalarına yasladım.
Bu hareketi yaptığım bana göre uzun, zamana göre kısa süre diliminde Yankı son dumanını aldığı sigarasını camdan aşağı atarak beline doladığım ellerimi nazikçe tuttu ve kollarımdan beni çekerek başımı göğsüne yaslamamı sağladı. Ben başımı kaldırmaya güç bulana kadar öylece durduk. Sonunda kaldırabildiğimde ise parmak uçlarıma yükselerek belinden çektiğim ellerimi boynuna doladım ve hafifçe baskı yaparak bakışlarını gökyüzünden bana çevirmesini sağladım. Dakikaların içerisinde kaybolan saniyelerden birinin üzerinde durup yıldız gibi parıldayan buz mavisi gözlerine baktıktan sonra bundan önce yapamadığım ve büyük ihtimalle bundan sonra da yapamayacağım bir şeyi yaptım ve dudaklarımı yavaşça, olabildiğince şefkatli bir şekilde dudaklarının üzerine örttüm. Bu eylemim o kadar kısa sürdü ki karnımda hissettiğim kelebekler olmasa böyle bir anın yaşanmadığını düşünecektim.
Bu hareketim büyük ihtimalle onu da şaşırtmıştı, fakat anlamak için gözlerine bakmaya cesaret edemedim. Bunun yerine başımı tekrardan göğsüne yaslayıp belini sıkıca sardım.
"İyi ki doğdun, Yankı. İyi ki. Yüzlerce, binlerce kez iyi ki."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK BEDEN
Mistério / Suspense"Ölüm, çekilmiş bir bedenin soğukluğundadır." Ama bu sefer ölümün soğukluğu, iki ruhu bir araya getirirken ortaya çıkaracağı yangından habersizdi.