Odama döndükten sonra güzel bir duş alıp kendime çeki düzen vermiştim. Sabah çok az şey yediğim için karnım acıkmıştı. Sabah yemek yerken ufak bir sohbette bulunduğum çocuk -Kyungsoo- yine buradaydı. Etrafta tek tanıdığım o olduğundan yanına adımladım. Beni görünce gülümseyip, selamladı. Havadan sudan öylece sohbet ediyorduk. Arada etrafta Chanyeol'u aramayı da unutmuyordum tabii. İşi olduğunu söylemişti zaten. Yine de bekleyişimi engelleyemiyordum.
"Seni ikinci görüşüm ama yine buradasın." Bir yandan konu açarken diğer yandan da yemek yiyordum. Kyungsoo benimle beraber masaya oturmuştu. Hoş bir sohbeti vardı.
"Ben burda aşçıyım."
Ağzımdaki lokmayı yutup, "Demek bu güzel yemekler senden çıkıyor," dedim.
Kutu kolamı elime alıp, pipetini ağzımda çevirdim. Gözlerim yeniden hızlıca etrafı tararken, Kyungsoo öksürerek dikkatimi çekti.Kaşlarını kaldırıp indirirken, "Chanyeol'u mu arıyorsun?" dedi.
Ne? Tanrım! Boğazıma kaçan kola yüzünden hızlıca öksürmeye başladım. Kyungsoo bana peçete uzatırken, bıyık altından gülüyordu. Daha ben konuşmadan Kyungsoo devam etti.
"Sizi merdivenden çıkarken gördüm." En azından öpüşmemize şahit olmamıştı. Kola yüzünden gözlerim hafif yaşarmıştı.
"Ben iyi bir yüzücü olmadığım için kendisinden yardım istemiştim."
Kyungsoo gözlerini devirirken hahladı.
"O salak iş saatleri içinde asla suya girmez."Kaşlarım ben farkında olmadan çatılırken, "Sen nereden biliyorsun?" dedim. Asabileşen sesime engel olamamıştım.
Kyungsoo gülüşlerinin arasından "Sakin ol," diye mırıldandı.
"Ben, Chanyeol'un kardeşiyim."Ve bam! Şoka girmiş olabilir miyim? Farkında olmadan aileye demir atmışım.
"Kendi kardeşini mi çalıştırıyor?" Hayretler içerisinde sordum.Kyungsoo hayıflanarak "Sorma be!" diye bağırdı. Onun bu haline gülerken, samimi ortam için minnettardım. "Ama iyi maaş veriyor. Hem de beleşten geziyorum. Çok da kötü değil"
Aklıma gelen fikirle yüzüme bir gülümseme yerleşti. Kyungsoo'ya doğru eğilerek fısıldadım. "Baksana," etrafı kolaçan ettikten sonra ekledim. "Odası nerde biliyor musun?" Gereksiz heyecanı seviyorum yahu.
Aynı şekilde, "Evet," dedi.Kyungsoo'dan nerede olduğunu öğrenmiştim. Ona küçük bir sürpriz yapmak istiyordum. Sadece ziyaret edecektim tabii. İçimden beni gördüğüne sevinmesini diliyordum. Elime bir kutu kola almış onun yanına gidiyordum. Hızlı atan kalbimi engelleyemiyordum. Merdivenleri kullanarak yukarı tırmanmaya başladım. Bulunduğu yer üçüncü kat şeklinde duruyordu. En güzel yeri kendine ayırmış diye düşünmeden edemedim. Merdivenler bitince karşıma direk kapı çıktı. Kapı tamamen sağlamdı, ama görüntüsü eskiydi. Nefeslenip bekledim. Onu görmek için bir anda gelen deli cesaretim, şu an toz duman olmuş gibiydi. Yine de elimi kaldırıp kapıyı tıklattım. Biraz bekledikten sonra kapı aralandı. Chanyeol beyaz kaptan kıyafeti ile karşımda dikiliyordu. Hızlıca vücudunu tararken, derince yutkundum. Üniforma içinde daha çekici görünüyordu. Üniforma uzun bedenine tam oturuyordu. Sol kolunun altına sıkıştırdığı şapkasını da taksa, her şey tastamam olurdu. Yeniden yüzüne bakmayı akıl edebildiğimde ona gülümsedim.
Deniz adamın gözlerine saklanırmış, ayın parçaları. Gece olunca çıkarmış ortaya. Parıldarmış bazı bazı.
Boğazımı temizleyip elimdeki kutu kolayı yüzümün yanına getirip, salladım.
"Sana kola getirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKY On The SEA
FanfictionDenizin dalgaları, taşıp ulaştığı zaman gökyüzüne, dudaklarımız buluşacak gökyüzünün kırmızı çizgisinde. 7718