8~ TENİMDE HIRÇIN DALGALAR [M]

236 29 14
                                    

İlk defa, Yeol'dan önce uyandım. Kolları arasında, sımsıkı sarmıştı beni. Çenesi başıma yaslı, gözleri ise kapalıydı.
Zar zor sıyrıldım kollarının arasından. Uzanıp bir öpücük bıraktım, sağ gözüne. Gözleri bana her zaman parıl parıl bakan, deniz adam.
Kirpikleri titreşti biraz, ama açmadı gözlerini. Hatta biraz da huysuzlandı. Arkasını döndü bana. Gülümseyerek kalktım yataktan. Parmak uçlarımda, sessiz adımlarla odadan ayrıldım. Onun için odaya kahvaltı getirecektim. Odadan çıktığımda Ice ayaklarıma dolandı. Evet, ismini Ice koymuştum. Tüyleri buz beyazlığı taşıdığı için. Birkaç defa havladı. Başını okşarken "şşh," dedim.
"Chanyeol uyuyor."

Aşağı indiğimde, gördüğüm ilk görevliden kahvaltı getirmesini talep ettim.
Kapı tıklanınca, teşekkür ederek tepsiyi aldım. Tepsiyi yatağın kenarına bırakıp Yeol'un üzerine uzandım. Yanağına öpücükler bıraktım, o gözlerini aralayana kadar.

Doğrulup sırtını yatağın başlığına yasladı. Ben de araladığı bacaklarının arasına yerleştim. Ben yemek yemedim ama Chanyeol ağzını tıka basa dolduruyordu. Uzun bedenini beslemesi önemliydi. Yoksa nasıl sarmalardı beni, her şeyden koruyacakmış gibi.
Yemeğini bitirdi, ben tepsiyi bizden uzağa koyarken, bacaklarını belime sarıp; kucağımda birleştirdi. Kollarını omzumun üstünden sardı bana.

Kalbim, deniz adamın kocaman dalgalarında kayıptı.

Bedenine sıkıştırdı beni. Nefes alamayacak raddeye kadar, ezdi kollarının arasında. Hiçbir şey demedim. Böyle seviyordu demek ki. Hatta hoşuma gitti, kıkırdadım bir süre sonra.

"Üstüne kokum sinmiş." Söyledikleriyle çırpındı kalbim. Deniz gibi mi kokuyordum şimdi?

Bir süre daha öyle kaldıktan sonra ayaklanıp gardrobuna gitmişti. Birlikte odadan çıktık. Koltuğa oturup gökyüzüne döndürdüm gözlerimi. Yağmur damlaları çarpıyordu, camdan yapılmış tavana. Yüzüme çarpıyormuşçasına gözlerimi kapadım.
Chanyeol, biraz önce odaya çağırdığı görevliler ile konuşuyordu. Konuşurken dediği bir şey, ilmek ilmek işledi kalbime. Sanki bir an boğazım düğümlendi gibi, zor yutkundum.
"Bu gün, son gün."
Bu dediklerinden sonra, başka şeyler de demişti. Ama ben duyamamıştım. Korku sarmıştı bedenimi. Bir daha onu göremezsem? Ya alamazsam deniz kokusunu? Ne yapardım o zaman? Şimdiden o kadar alışmışken tenine.

Titredi bir süre ellerim. Telaşla ayaklanırken, "Chanyeol, biraz hava alacağım," dedim. Gözümün önündeki saçları geri iterken, "Bir sorun mu var?" dedi. Başımı olumsuz anlamda sallarken, kapalı dudaklarına bir öpücük bıraktım. Beni merak etmesin diye.

Denizi izlemek için, güvertenin arka tarafına gittim. Ön tarafa gidersem, Chanyeol beni görürdü. Bacaklarımı denize doğru sarkıtıp oturdum. Bu gün deniz çok dalgalıydı. Hırçın dalgalar, denizi normalde olduğundan daha fazla sallıyordu. Kollarımı açarak geriye doğru uzandım. Yağmur şiddetini saniye saniye arttırıyordu. Saçlarım, kıyafetlerim şimdiden sırılsıklam olmuştu. Önemsizdi, çünkü: bu zaten benim için bir zevkti.
Yağmurda ıslanmak. Denizde ıslanmak. Şanslıysam ikisi birden. Bu gün benim sanslı günüm olmalıydı. Mutlu olmam bu kadar kolaydı işte.

Gözlerimi kapattığım için hemen uykum gelmişti. Üzgün bedenim saniye saniye denize kayarken, fark edemedim. Gemi sertçe sallandığında, bir anda kendimi suda buldum. Uykulu halim yüzünden şoka girmiş olarak, biraz çırpındım. Bu derine batmama neden oldu. Biraz da su yuttum. Aklım başıma geldiğinde, hızla su yüzüne çıktım. Öksürükler eşliğinde boğazıma sardım elimi. Dalgalar o kadar hırçındı ki çırpındığım süre boyunca, beni gemiden epeyice uzaklaştırmıştı. Hızla yüzerek gemiye yaklaşmaya çalıştım. Dalga boyunun yüksek oluşu görüşümü kısıtlıyordu.

SKY On The SEAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin