5~ VE OKŞADI SAÇLARIMI

252 36 40
                                    

Hava henüz kararıyordu. Hala aydınlık bile sayılabilirdi. Yatağımda oturmuş, penceremden denizi izliyorum. Her daim gemiyi döven dalgaların sesini duyabiliyorum. Düşüncelere dalışıma engel olamadım yine. Her şeyi düşündüm. En çok da annem ve Chanyeol'u.
Hayatımda denize benzettiğim iki kişi oldu. Annem, beni sevecen bir deniz gibi sarmaladı. Yeri geldi hırçınlaştı, yeri geldi duruldu. Onu kaybettiğim iki sene boyunca her şey çok kötüydü. Sürekli dayanamayacak raddeye gelip, yaz kış dinlemeden kendimi denize atar; hüngür hüngür ağlardım. Gözyaşlarım karışır, yok olurdu denizde. Sahil kenarında sabahlar, denizle konuşurdum. Hatta bir ara akıl sağlığımdan şüphe edenler bile olmuştu. Hiç birini umursamadım. Sehun bazen gelir, yaka paça eve götürürdü beni. Onunla çocukluktan beri tanışırdık.

Chanyeol ise bambaşkaydı. Dokunuşu başka, sesi başka, tadı başka...
Sanki deniz kendinden bir parça vermiş ona. Kendime hakim olamıyorum, onu gördüğüm ilk andan beri ona çekiliyorum. 'Çok mu hızlı ilerledim?' diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Soruyorum denize. "Ne yapmalıyım?"
Dalgalar sakin, deniz koyu mavi. Ben de bunu olumlu cevap olarak alıyorum. Hava git gide kararıyor. Geminin kocaman ışıkları açılıyor tabii.

Kapının tıklanması ile düşüncelerimden koptum. Kapıya doğru adımlarken, göverlilerden biridir diye düşündüm. Ancak yanılmışım.

"Chanyeol?" Yüzünde güzel bir gülümseme var. Doğrudan gözlerime odaklı. Yanımdan geçip içeri girdi, kapıyı ardından kapatırken; sanki gizli bir iş yapıyormuşuz gibi etrafı kolaçan ettim.

"Merhem getirdim sana. Canın acıyor olabilir diye düşündüm."

Sabit dururken sorun yoktu ama haraket halindeyken canım yanıyordu. Chanyeol'a yaklaşıp kucağına tırmandım. Bacaklarımı beline sardım. Başımı omzuna yaslayıp, burnumu dayadım boynuna. Chanyeol da bebek gibi sarmaladı beni. Kucağında küçücük kalmıştım. Chanyeol geri geri yürüyüp yatağa oturdu. Ben ise pozisyonumu hiç bozmadım. Biraz onun hakkında konuşmak istiyordum. Denizimi tanımak.

"Chanyeol, kaç yaşındasın?"

"30"

"Oh! Ben 26 yaşındayım." Bu sırada boynunu koklamaya devam ediyordum.

"Boşuna 'bebeğim' demedim," derken gülüyordu. Ve okşamaya başladı saçlarımı. Usul usul dokundu. Denizin dokunuşları, saçımdan kalbime ulaşıyordu.
Tüm gün aklımı kurcalayan soruyu ona da sormak istiyordum. Belki içimi rahatlatırdı, belki de sustururdu beni. Ona karşı, sonsuza kadar.

"Sence hızlı mı ilerledik? Yani ben," saçma cümlemi toparlamak için bekledim. Yanaklarım ısınıyordu. "Benden hoşlanıyor musun?"

Parmağı saçımdan bir tutam aldı ve okşadı. "Sana denize atlarken, gökyüzü ile bütün olduğunu söylemiştim. Hatırlıyorsun değil mi?" Başımı sallayarak onayladım.
"Senin denize bakarken gözlerinde oluşan ifadeyi görebiliyorum. İnan ki Baekhyun, aynı duyguları gökyüzüne bakarken ben yaşıyorum." Güldü. "Belki seninki bir tık ileridir." Ben de gülümsedim.

"İnsanları tanıdıkça kaçacak bir çok neden buluyorsun. Senin arkandan konuşabilirler veya ihanet edebilirler. Ben de kaptan olmaya karar verdim. Biraz daha uzak kalabilmek için. Hem her gece gökyüzünü dilediğimce seyrettim. Hem kendi rotamı belirledim. Denizdeyken, gökyüzü daha berrak görünüyor biliyor musun?" Sorusuyla birlikte kafasını geri çekip yüzüme baktı. Uyumadığımdan emin olmak istiyor gibiydi. Gözleri kızarmış yanaklarıma ulaşınca, saçımdan çekip başımı geriye yaslamamı sağladı. Yanağıma bir öpücük bırakıp, yeniden başımı omzuna yasladı.

SKY On The SEAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin