Başımı yasladığım yere sürtüp, birkaç kez mırıldandım. Sıcaktı, fazla sıcak, bedenim ise soğuğa hasret. Yüzümü yasladığım yer boyunca sürtüp soğuk bir yer aradım. Bulamadım. Bir el kapatılmış üstümü sakince açtı. Tabii ki Chanyeol.
"Baekhyun, uyansan iyi olur. Ben de kalkıyorum."
"Saat kaç?" Sesim o kadar uykulu ve boğuktu ki Chanyeol ne dediğimi anlamadı, ben de tekrar etmek zorunda kaldım.
"Saat dokuz." Chanyeol bunu söylerken yataktan kalktı. Bu saatte hiç bir kuvvet beni yataktan kaldıramaz.
Gardırobun kapakları açıldı, kapandı. Hışırtılar duydum. Chanyeol üstünü değişti ve ben izleyemedim.Kapının çarpma sesinden hemen önce, "Çok fazla uyuyorsun Baekhyun, uyan ve yanıma gel. Bu gün için planlarım var," dedi.
Bu yüzden yataktan yavaşça kalktım. Evet, beni yataktan kaldıracak bir kuvvet varmış.
Soğuk suyla duş iyi gelebilir diye duşa girdim. Başımı fayanslara yaslarken, buz gibi su sırtımdan akıp gidiyordu.Onun sinirli sesini duydum. Yanında biri vardı ve onunla konuşuyordu. Sesini tam duyabilmek için suyu kıstım. "Kimsenin keyfine göre haraket edemem. İzlemem gereken bir rotam var," diyordu.
Karşı taraf ne dedi bilmiyorum ama Chanyeol'un gür sesi net olarak ulaşıyordu. "Mola vermeyeceğim. İskeleye kadar gitmem gerekiyor. Bunu onlara kesin bir dille söyle, çünkü ben aşağı inersem; hepsini denize dökmek zorunda kalacağım."Bedenim titreyene kadar, suyun altında bekledim. Bu sırada da uykum yeterince açılmıştı. Yine Chanyeol'un eşyalarını üzerime geçirdim.
Odadan çıkıp yanına adımlarken bana bakmadı bile. Evet, kesinlikle sinirli. Koşturarak yanına ulaşıp arkadan beline sarıldım.
"Channie!"Hızlı hızlı nefes alıyordu. Ne çabuk sinirleniyorsun sen de canım! İşine karışılmasını sevmediği ortadaydı.
"Bebeğim, biraz sinirliyim. Koltuğa geçip oturmaya ne dersin?"
"Hayır derim." Çünkü bu halin beni daha çok cezbediyor.
Onaylamamı beklediği, belliydi. "Ha?" derken sesi bir ton daha kalın çıkıyordu. Eğilerek dümeni tutan kollarının arasına girdim. Bu kez yüzüm ona dönüktü.
"Şimdi senin sinirini alacağım."Chanyeol yeniden "Ha?" dedi. Şok olmuş olabilir miydi?
Çatık kaşları ve kısık gözleriyle beni öldüren adam. Bana hayır diyemeceğini biliyordum, bu yüzden usul usul uzandım dudaklarına. Gözlerimiz anında kapandı. Kuru dudaklarını ıslattım önce, sonra üst dudağını emmeye başladım. Chanyeol ise alt dudağımı emiyordu. Chanyeol, dilini ağzımın içine yolladığında, öpüşmemiz level atladı diyebilirim. Bir kolu sıkı sıkı belimi kavrarken, dillerimizin savaşı başlamıştı bile. Diğer elini de başıma yasladı, sert bir şekilde başımı yana eğmemi sağladı. Eli çok büyüktü, neredeyse tamamen kafamı kaplıyordu.
Bu bir savaşsa, ben de varım.
Uzanıp boynunu kavradım ve tırnaklarımı geçirdim."Mmh."
O inlerken, dilini yakalayıp, dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Ben onun dilini emerken, Chan elini kalçamın sol yanağına yasladı ve tamamen avuçladı. Ayaklarım kısmen yerden kesilirken kasıklarımız birleşti. Chanyeol dudaklarımızı ayırırken, dilini serbest bıraktım.
"Baekhyun," dedi nefes nefese. Soluklarımız birbirine karışıyordu. "Tanrım, ağzın buz gibi."
Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Hoşuna mı gitti?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKY On The SEA
FanfictionDenizin dalgaları, taşıp ulaştığı zaman gökyüzüne, dudaklarımız buluşacak gökyüzünün kırmızı çizgisinde. 7718