9~ MAVİ BİR ÖPÜCÜK

192 29 18
                                    

Gecenin bir yarısı huzursuzlukla açtım gözlerimi. Kollarım açık bir şekilde yatakta yatıyordum. Chanyeol yüz üstü uyuyordu. Vücudum, Chanyeol yüzünden pelte gibi olmuştu. Bacaklarımı, kollarımı oynatacak mecalim yoktu.

Yine de aklımı kurcalayan düşünceler, uykumu engelliyordu. Bu gün son gündü. Kafamın içinde yanıp sönen ışıklar, sürekli bunu fısıldıyordu kulağıma. Öyle bir korku salınmıştı ki içime, deniz bile sakinleştirmiyordu beni.
Yataktan zar zor kalktım. Üzerime kıyafetlerimi geçirirken, iç çekiyordum. Biraz temiz hava almak iyi gelebilirdi.

Gökyüzü, denize o kadar alışmış ki, o olmazsa yağmur yağdırmazmış bir daha. Kururmuş kalbi.

Parmak uçlarıma basarak sessizce odadan ayrıldım. Merdivenlerden aşağı indikten sonra ıslak güverteye çöktüm. Yağmur yağmaya devam ediyordu. Vesvese içten içe yiyordu beni, elimi yüzüme bastırırken sessiz iç çekişlerle ağladım. Yüzümden kayan yağmur sularıyla birlikte, yol adlı gözyaşlarım. Belki de sürüne sürüne ulaşırdı denize.

Tamamen ıslanmam uzun sürmedi. Sırtımı biraz daha kaydırdım ve ayaklarımı yere uzattım. Korkularım gün yüzüne çıkmıştı. Yedi gün boyunca, dünyanın en mutlu insanıyken, şimdi yok olup gitmekten korkuyordum. Başından beri içimde barınan bu korku, bu gün tırnaklarını saplayarak, geçtiği yerleri yakarak; ulaştı kalbime.

Merdivenden gelen telaşlı adım seslerini duydum. Son basamakta atladığı çıkan kalın ve tok sesten belliydi. Chanyeol yeni uyandığını belli eden, kalın sesiyle, "Baekhyun," dedi. Sesi telaşlıydı. Benim için korkmuştu.

Önümde diz çöktüğünde, omuzlarımı kavrayarak salladı beni, sanki baygınmışım gibi. Ellerimi yavaşça yüzümden ayırdım.
"İyi misin? Anlamıyorum. Baek, ne oldu?"

Hızlı hızlı konuşmuştu. Korkmuş sesi içime işliyordu. Seni korkutmak istemem ama ben senden daha çok korkuyorum. Eli yanağımı okşadığında, elini kavrayıp yüzümü yasladım eline. Sıcaktı.
Yıllarımı adadığım soğukluğa karşıydı, o. Sevdiğim tek sıcaktı.

Kucağına alıp sarmaladı beni. O an tutmaya çalıştığım bir hıçkırık kaçtı boğazımdan. Benimle birlikte gök gürüldedi, sesimi bastırmak istercesine. Kim bilir belki de duymadı beni.
Merdivenden tırmanırken, bir bebek gibi sarıldım ona.
Odaya girdiğinde beni yatağa bırakmak istedi. Daha da sıkı sarıldım ona.
Şefkatle saçlarımı okşarken, "Baek, ne oldu söyle. Korkutuyorsun beni," dedi. Sesinden sinirlenmeye başladığı belli oluyordu. Ancak belli etmemeye çalışıyordu. Yumuşak davranıyordu. Üzerimizdeki sular yatağı ve yeri ıslatıyordu. Saçlarının kokusu ulaşırken burnuma, uyuşuk bir gülümseme uğradı yanaklarıma.

"Chanyeol, neden uyandın?" dedim alakasız bir şekilde. Yan dönerek yanağıma yasladı dudağını. Dudakları ıslaktı.
Ben ise kafamı omzuna yaslıyordum. Ağladığım için yüzüm şişmiş olmalıydı.
Saçlarından damlayan sular ulaştı yanaklarıma. Gözyaşımın yolundan ilerledi, temizledi dokunduğu her yeri.

"Çünkü: yanımda değildin, Baek. Ve yağmur yağıyordu içli içli. Benim gökyüzüm ağlıyordu."
Dudakları kıpırdandı yanağımda. Her bir dokunuş sardı tüm tenimi. Bir dolu cesaret aktı, dudağındaki aralıktan, bana.

"Yalancı," dedim, kısık bir sesle.
"Dün kahvaltı getirirken de yanından ayrıldım. Uyanmamıştın."

SKY On The SEAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin