VAMPİR EFSANESİ

1.5K 80 4
                                    

     Vampir,günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına, insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılan mitolojik bir varlıktır.

     Vampir kültürü Babil'den kalan örneklere dayanır ve yüzyıllar boyunca değişimini inceleyen kapsamlı folklorik tarihsel araştırmalara konu teşkil eder. Kan emme ve öldükten sonra dirilme efsaneleri Orta Çağ da yayıldı. 1200'lerde İngiltere'de Galli bir din adamı olan Walter Map bir vampirin bütün bir köy ahalisinin kanlarını emmek suretiyle öldürdüğünü iddia etti. Map’ın iddiasına göre köyde sağ kalan son kişi kılıcını çekip kana susamış cehennem yaratığının kafasını ensesine kadar ikiye bölmüş ve tehlikeyi sona erdirmişti.

     Vampir varlığına inanan bilim insanları vampirlerin kendilerince belirlenen özelliklerini şöyle özetlemişlerdir ; Acıyı en az düzeyde hissederler, vücutlarında özellikle de yüzlerinde çürüğe dayalı hafif çukurluklar ve izler bulunur, göz renkleri sürekli değişim içindedir ve iki göz asla aynı renkte bulunmaz. Beklenmedik zamanda, fark edemeyeceğiniz kadar hızlı ve bir o kadarda güçlü tepkiler verebilirler. Ten ısıları sürekli değişiklik içindedir. Gün ışığından etkilenmezler.Vampirlerin güneş ışığında yok olduğu fikri Friedrich Wilhelm Murnau'nun Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi filminde ortaya atılmış, popüler kütüre ait modern bir düşüncedir.Düşünce okuyabilirler bu nedenle onlara karşı koymak imkânsız gibidir. Zekalarını ve güçlerini asla bir kitlenin anlayacağı bir şekilde dışarıya vurmazlar. Bahsedildiği gibi köpek dişleri ilgi çekici büyüklükte değildir.

     Vampirlerin gün ışığına çıkamadıkları ilk defa roman yazarları tarafından söylenmiştir. Oysa 18 ve 19 yüzyıl vampirlerine gündüzleri de rastlandığına dair söylentiler vardır. Ayrıca Drakula her ne kadar bembeyaz bir cilde sahipse de, balkanlarda "al yanaklı" tasvir edilen vampir efsaneleri vardır. 

     Orta Çağ'dan kalan belgelere göre vampirler büyükçe bir kuyunun içine defnedilirlerdi. Uğursuz oldukları için sol taraflarına yatırılan cesetlerin baş ve göğsüne büyükçe iki taş konulurdu. Ayrıca başka ülkelerde yüz üstü gömülmüş olan vampir mezarları da bulundu. Kitaplara göre insanlar topraktan çıkmasından korktukları için vampirleri yüz üstü gömerlerdi. Böylece vampir yeri kazdıkça daha çok yerin dibine gidecek ve oradan da cehenneme doğru yol alacaktı.

     Büyükçe bir kalastan haç, vampir mezarının başına konurdu. Vampirin ismi bir çakı ile bu haçın üzerine kazınırdı. Elbisesinden de bir parça koparılıp kalasın üzerine çivilenirdi.

     Kan ile beslenen insanlarda, gaz yapan bakteriler çok bulunur. Her insan öldükten sonra bu bakteriler insanların damarlarının içinde çoğalarak ölünün şişmesine yol açarlar. Bu bakterilerin çok olmasından dolayı, vampir cesetleri normal bir cesede göre çok fazla şişerdi. Bu şişlik damarlarda olduğu için de vampirlerin damarları patlar ve ölüleri kıpkırmızı olurdu.

     Eğer ölmeden önce birini vampir ısırdıysa bu canavarın bir kısmı vücudundan koparılarak yakılırdı. Isırılan kişiye zorla vampirin külüyle karıştırılmış su içirilirdi.

     Akademisyen Dr. Williams gibi işinde uzman insanlar, hala vampirlerin yaşadığı ve sokaklarda bizimle beraber dolaştığı konusunda hemfikir. Ayinlerin yapıldığı yerler bulunsa da bu ayini yapan insanlar hakkında en ufak bir bilgi bile yok. 

     Vampirler her zaman akıllarda bir soru işareti olarak kalacaklar...
    

    
    

EfsanelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin