Jimin-Lie
8|Yalanlar gün yüzüne çıkar elbet.
Dört ay. Koskoca dört ay geçmişti. Yoongi, JungGi ve ben dört aydır beraberdik ve hiç ayrılmaksızın sürekli birlikte kalmıştık. Geceleri uyumak için bile JungGi bizden ayrılmıyordu. Şimdi ise JungGi'nin bir elini ben, diğer elini de Yoongi tutuyordu. Yaya geçitinde yeşil ışığın yanmasını bekliyorduk. JungGi için oyun parkına gidecektik. Diğer günlerde de yaptığımız gibi. Deniz altını özlemiştim. JungGi'yi oraya götürme fırsatım olsa gayet güzel olurdu. Ancak Yoongi'nin bizi insana çeviren sözlerini hâlâ bilmiyordum. Öğrensem elbette ki denize giderdim. Uzun zaman olmuştu.
JungGi karşı kaldırımda gördüğü pamuk şeker satan adamı gördüğünde ellerimizi bırakıp parmağı ile işaret etmiş ardından koşarak yola atlamıştı. Gözlerimi irileştirip minik bedenin peşinden ilerlerken ani bir fren sesi ile kararan gözlerim, damarlarımda donan kan ile gözlerimden dökülen birkaç damla yaş ile nefesimi tuttum. Sahi,nefesimi kaybetmiştim ki ben.***
Acilin önüne oturmuş kafamı cam duvara yaslayarak bacaklarımı kendime çekmiştim. Kafamı dizlerime yaslayarak hıçkırdım. Çığlıklarım, hıçkırıklarım, acı yakarışlarım, ellerim arasında ki oğluma ait minik kanlı hırka. Ölüm aniden gelirdi. Ölüm gelir, hayatınızı mahveder ve giderdi. Ölüm iyi miydi, yoksa ölüm kötü müydü? Herkes bunun cevabını farklı bir şekilde verebilirdi. Bence ölüm kötüydü. Bana göre tüm insanlar ölümsüz olmalıydı. Bir mucize eseri oluşan her insan değerliydi. Değerli olan şeyler bu kadar çabuk sönmemeliydi değil mi?
Yoongi yeniden yanıma gelerek yanıma oturmuş kafamı göğsüne yaslayarak pozisyonumu bozmama neden olmuştu. Kollarımı beline dolayarak sağ elimdeki hırkayı burnuma yaklaştırdım. Oğlumun kokusunu ciğerlerime çekerek o cennetimsi koku yanında ciğerlerime dolan kan kokusu beni daha da kötü hâle sokuyor, tüm dayanıklılığımı basit bir toz parçasıymış gibi savuruyordu.
JungGi yolda koşarken aniden ona araba çarpması sonucunda ona yetişememem yüzünden hastanede, acilin ameliyat bölümünde bekliyorduk. Yoongi, JungGi'nin yanına koşarak ona tüm soğuk kanlılığı ile müdahalede bulunurken telefonu ile ambulansı aramış ardından yerde hareketsiz bir şekilde yatan minik bedeni dikkatli bir şekilde kontrol etmeye başlamıştı. Hatırlayamıyordum. Aylardır oğlum olarak gördüğüm minik beden şu an hayata tutunmaya çalışıyordu. Minik elleri ellerimi bırakmış, karşı sokağa koşmaya başlamıştı. Benim yüzümdendi.
***
Gözlerimi araladığımda birkaç kez kırpıştırıp çevreye bakındım. Kolumdaki ince plastik kabloları izleyerek kafamı hafifçe kaldırıp serumun ufak damlalarının ince boruya akmasını izledim bir süre. Bedenim yine kesinlikle yatıştırıcı verilmişti. Bu uyuşukluk tanıdıktı. Yutkunmaya çalıştım. Boğazımdaki o yumruyu yok etmek adına yutkunmaya çalıştım ancak o yumru gitmiyordu. Sanki bir öküz tüm arkadaşlarını toplamış, yeniden oturmuştu.
Kolumdaki iğneyi çıkartarak doğruldum. Ayaklarımı yataktan sarkıtırken odaya giren Yugyeom yanıma geldiğinde omuzlarımdan tutarak yeniden yatağa yatırmaya çalıştı. Çökmüştüm. Tamamiyle çökmüştüm. Oğlum öleli bir hafta olmuştu. Cenazedeyken bayılmıştım. Dört gündür hastanede kalıyordum. Oğlum ölmüştü. Ben de onun yanına gitmeliydim.
Yugyeom, iğneler yüzünden delik deşik olmuş koluma yeniden iğneyi yerleştirmiş ve saçlarıma elini yerleştirerek yavaş bir şekilde okşamıştı.
"Her şey geçecek.. Sakin ol."
"O gitti."
"Jung-"
![](https://img.wattpad.com/cover/152878753-288-k954386.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aqualand•myg.jjk✔
FanfictionÖlümsüz bir lanetli adam aşık olduğu faniyi bu sefer su altında bulur. Evrenin kendisine sevdiği adamı dördüncü bahşedişidir.. «TAMAMLANDI» →Yoonkook. →Bottom Jongguk. →Mpreg. →Angst(?).