Kaç gün sürüyordu bu tetanosun belirtilerinin görülmeye başlaması?
Bakterinin kaslara giden sinyalleri etkilediği ve kas spazmlarına neden olduğunu hatırlıyordum. Ama hiç karşılaşmadığım için belirtilerin başlaması için kaç gün geçmesi gerektiğini bilmiyordum.
Defne'nin cildine çatalın batmasından itibaren saatler geçmişti. Uyumaması için elimden geleni yapıyordum. Ama koşarken yorulmuş olan zavallı kızım uyku ilacının da etkisiyle uykunun kollarına düşmek üzereydi. Saat gece yarısını çoktan geçtiği için benim bile uykum gelmişti. Ama uyumamalıydık.
Üstelik zavallı kızımın boynu o kadar geriye doğru yatmıştı ki şu anda boynu kopacakmış gibi hissettiğini tahmin edebiliyordum.
Bir ara benim de içim geçmiş olmalıydı ki içler acısı bir inlemeyle yerimde zıpladım. Defne'nin gerdanından şerit şeklinde kan sızıyordu. Uyuyakalmış olmalıydı o da.
"İyi misin?" diye sordum telaşla. Gözleri uykuluydu. Ve gitgide kızardığı için ağlamaya başlayacağını anlayabiliyordum.
"Hiç iyi değilim. Canım yanıyor."
Ne yapacağımı bilemiyordum. Fazla telaşlı davranıp Defne'yi korkutmak istemiyordum. Ama en fazla ne kadar böyle kalabilirdik ki? Defne henüz çocuktu. Uyumak isteyecekti. Ama boynundaki o çatalla bu imkansızdı.
"Annem nasıl biriydi?"
Şaşırmıştım. Defne biyolojik annesiyle ilgili özellikle hiçbir şey sormamaya dikkat ederdi. Dikkatini dağıtmak için çok tuhaf bir konu seçmişti.
"Nereden çıktı bu Defne? Hiç merak etmemiştin şimdiye kadar." Kıskanmış mıydım? Manevi kızımı gerçek annesinden kıskandığıma inanamıyordum.
Burnunu çekti. Beyaz burnu kıpkırmızı olmuştu. Baygın bakışlarını tavana dikti. "Merak ederdim hep. İlk defa sormak istedim."
Üzülmüştüm. Yalnızca yedi yaşındaydı. Ama öyle olgundu ki...
"Annenin adı Asude'ydi." dedim. Durup tepkisine baktım. Yüzü tepkisizdi. Duygusuzca tavana bakıyordu. Onu yaralamaktan korktum. Belki de iyi bir annesi olduğunu öğrendiğinde onunla olmayı dileyecekti. Yaşayamayacağı şeylerin hayalini kuracaktı ve hayalleri gerçek olmayınca üzülecekti.
"Meleğim" diye mırıldandım "emin misin?"
Boğazından onaylama mırıltısı çıktığında tedirgince anlatmaya devam ettim. "Boyu kısaydı. Ve çok zayıftı. Fatih ne yaparsa yapsın ona kilo aldıramıyordu. Hamileliğinde kilo alınca ise çok güzel olmuştu. Aslında ona çok benziyorsun. Senin gibi ince, kırmızı dudakları ve mavi gözleri vardı. En belirgin özelliği diz kapağına kadar uzanan sarı saçlarıydı."
Defne yüzüme baktı. "Dize kadar" dedi. Ama sesi o kadar kısık çıkmıştı ki dudaklarının hareketini görmeseydim ne söylediğini anlamazdım.
"Evet" dedim. "Dizine kadar uzanırdı saçları. Aslında çocukluktan hiç çıkamadığını düşünürdüm. O yüzden hamile olduğunu öğrenince şaşırmıştım. Sen doğduğunda annen yirmi yaşındaydı. Hamileyken bir bebek sahibi olma düşüncesi ona güzel gelmişti. Ama sen doğunca ne değişti bilmiyorum. Bir mektup bıraktı. Ve çekti gitti."
Defne'ye baktığımda usul usul gözyaşı döktüğünü gördüm. "Nereye?" dedi fare ciyaklamasını andıran sesi.
"Ailesinin yanına gitti. Ama Fatih'le kaçarak evlendikleri için babası onu kabul etmemiş. O da büyük şehirlere iş bulmaya gitti. Ama orada... Şey... Nasıl söylenir bilmem ama para kazanmak için doğru olmayan şeyler yapmış diyelim. Ama orada fazla kalmadan intihar etmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM KASIRGASI
ActionSevdiği kadını balkonda donmak üzere bulan adam elindeki battaniyeyi kadının narin omuzlarına sardı. "Sessizliğinin nedenini söyle Almila." Kadın bir süre sessiz kaldı. Başını kaldırıp arkasında duran yoldaşına baktı. Bu aşkla bakan adama nasıl olu...