25) Gizemli Sponsor & Hasanpaşa Köfte

97 23 12
                                    

Benim etrafımda korumak için çabaladığım az insan vardı. Biri Defne'ydi bir zamanlar. Başaramamıştım. Ölmüştü. Mesela bir de annem vardı. Onu da korumayı başaramıyordum. Babamın hapishanesi olan bu malikanede ömrünü tüketip bitiriyordu ve ben ona yardım eli uzatamıyordum.

Kendini uzun süredir odasına kapatan annemin kapısının önünde bir süre bekledim. Sonra derin bir nefes alarak kapıyı tıklattım.

"Girin"

Yavaşça kapıyı araladım.
Penceresinin önüne oturmuştu. Atları izliyordu. Elinde porselen kahve fincanı vardı. Dizinin bir karış altına gelen bordo renkli volanlı bir etek giymişti. Ve bebe yakalı beyaz kısa kollu bir de bluz...

Beni görünce kahvesini sehpanın üstüne bıraktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beni görünce kahvesini sehpanın üstüne bıraktı. "Gel Almila."
Karşısındaki gül kurusu rengindeki koltuğa oturdum. Arkama yaslanıp bacak bacak üstüne attım.

"Neler oldu bensiz bakalım" dedim. O da arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı.

"Demir'in bir kadınla magazinlerde fotoğrafı dönüyor. Canımı sıktı son günlerde. Bir de onların yanına benim tek fotoğrafımı koyup 'ihanet' başlıkları atmaları yok mu! Deli oluyorum. Metreslerinden önceden de haberim oluyordu tabii. Takılar, arabalar, gayrimenkuller havada uçuşuyor. Ama böyle gözüme gözüme sokulunca boynuzlarımın tavana değdiğini hissediyorum."

Alt dudağımı ağzımın içine aldım. Ne desem boştu. Annemin iki kişilik yatağına kısa bir süre göz gezdirdim. Uzun süredir babamla ayrı sayılırlardı. Farklı odalarda yaşıyordular.

"Ne yaparlarsa yapsınlar vallahi kızım. Demir artık umrumda değil. Ona artık aşık değilim. Yine de boynuzlanmak hiç hoş değil. Şükür ki o fahişeler buraya gelmeye cüret etmiyorlar. Burası benim gelin olduğum, seni doğurduğum ev."

Sonra durdu. Memnuniyetsizlikle burun kıvırdı. Gözlerini yumdu. "Nasıl anneyim ben ya, kızımla konuştuğum şeylere bak!" Yine gözleri dolmaya başlıyordu.

"Anne, rica ederim kendini boş yere hırpalama. Senin için elimden geleni yapmaya çalışıyorum fakat bazen babamın karşısında elimin kolumun bağlandığını çok iyi biliyorsun."

Bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerine dikti. Zümrüt bir yüzük vardı parmağında. Alyansını çıkaralı çok olmuştu. "Burada ölüyorum Almila. Bu çatı altında yapamıyorum artık." dedi. Haklıydı.

Ona acıdım. Evet onun için hem üzülüyordum hem de ona acıyordum. Bu evde ölüden farksızdı. Güzel bir mücevherdi annem. Ve mücevherin sahibi olan babam, mücevherini kilitli cam bir fanusa koymuştu ve onlarca yıldır el sürmeden orada muhafaza ediyordu.

"Tatlım" dedi bir anda ciddiyete bürünerek. "Ne yaparsam yapayım beni affedersin değil mi? Beni sevmekten vazgeçmezsin, öyle değil mi?"

İrkilmemek için kendimi zor tuttum. Annemden her zaman böyle cümleler duymuyordum. Gülümsemeye çalışarak kaşlarımı kaldırdım. "Problem mi var, anne? Biliyorsun, bana her şeyi anlatabilirsin?"

İNTİKAM KASIRGASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin