Sabah asistanın Albert'in seni ağlayarak aramasına uyandın... şey aslında teknik olarak öğleden sonra üçte...
"Efendim.. çok özür dilerim ama gaspa uğradım ve biri suratıma kola fırlattı, ki ben o an asit attılar yüzüme sanmıştım, sonra elimden haftalık hasılatımızın olduğu çantayı alıp gitti. Çok... Çok üzgünüm!"
Bu ciddi bir miktardı. Albert'ın kalp problemini bildiğin için onu sakinleştirmeye çalıştın.
"Sen iyiysen problem yok Al, o paranın telafisi olur ama senin sağlığının olmaz. Lütfen sakin ol. Babamı arayayım. Bir memur yollasın da ifade ver."
Kalktın yüzünü yıkadın, Miin'in sana hazırlayıp bıraktığı kahvaltının örtüsünü açtın ve yemeye başladın. Sakinleşince de babanı aradın. Durumu anlattığında baban neşeyle kahkaha attı. Yanındakilerden müsaade isteyerek telefona doğru fısıldadı.
"Kızım, burada bir bey var. Az önce biri onun işyerine girip bu çantayı tezgaha koymuş... sizin kafenin parası bu...."
Elbette acilen koşup gittin babanın ofisine.
Adamın tipi biraz enteresan olsa da masanın üstündeki cidden senin kafenin özel çantasıydı. Kendin yaptırmıştın bu çantayı. Gülümsedin kocaman. İçinden çıkan not kağıdı, ve senin kasaya sakladığın bir fiş de bunun ispatıydı. Adamın yüzündeki sahte gülümseme de senin gülümsemeni taklit etti. Kaba saba görünüşlü adamla gözleriniz kesişince kendini tanıttı. Çok pahalı biri gibi görünüyordu... ama kıyafetlerinden hariç değerlendirince... parayı getirenden ziyade, parayı çalan oymuş gibi bir his veriyordu bakışları.
O an odada çınlayan ses ile donup kaldın. Sırtından aşağı buz gibi bir şelale akıyordu sanki. Üşümüştün. Öte yandan tüm vücudun adrenalinle dolmuş ve sana belli belirsiz bir irkilme sunmuştu o ses. Daha doğrusu o sesin kime ait olduğunu otomatikman algılayışın.
İrkilerek döndüğün tarafta babanın ofisindeki televizyonun ekranı vardı.
Ve ekrana takılıp kaldın. Ekranda ekonomi haberleri dönüyordu. Ve senin ilk seferin olan, Yatağın Centilmen Efendisi dedikleri şu eskort adam ekrandaydı. Hoseok!!
Avukatlık şirketinden, geçen sefer hüsranla sonuçlanan anlaşmayı nasıl son bir atakla kendi lehine çevirdiğinden bahsediyordu. Bilgili ve kültürlüydü. Kadınlığını aralarına sıkıştırdığı dudakları eğrilip büzülürken konuşmalarına odaklanamadın, o dudakları o mesleki kelimelerle büzüşü seni şaşırtıyordu. Nasıl yani... gündüzleri ülkenin en iyi avukatı ve en pahalı şirketin sahibi olan bu adam, geceleri de eskort muydu? Bu aptalca mantık yürütüş cümle sonundaki nokta ile noktalandı kendiliğinden.
Bir hata olmuş olmalıydı...
İri cüssesi o giydiği bordo gömlekten bile belli oluyordu. Gülümsemesi profesyoneldi. Saçlarını çok hoş taramışlardı. Sen... sen ise dağılmıştın. Demek bahsettiği 'meslek' avukat oluşuydu. Beyninin içi sıcaklamıştı sanki. Toparlanıp tuhaf gülümsemeli adama teşekkür ettin. Acilen oradan çıkman gerekliydi. Khan seni süzüp aradığı kızın sen olduğuna emin oldu. Torbacı tanıdıklarından birini bu sahte gasp işi için ayarlaması iyi olmuştu. Gülümsedi. Daha da ürkütücü bir şekilde.
Ama sen farkedebilmek için fazla şok içindeydin.
"Teşekkürler Bay Khan... babacım, kafede b-bana i-ihtiyaç var. İşlemler için burada lazım mıyım?"
"Yok kızım, sen geç kafeye. Claudia'ya söyle, o bulut keki midir nedir, ondan istiyorum."
Babana şöyle bir zorlama gülümseme sunup soğuk terler dökerek oradan ayrıldın. KAfan ağırlaşmıştı. Kendini berbat hissediyordun. Seni bu adama eskort diye mi sunmuşlardı? Ne olmuştu? Derhal çağrı merkezini aradın. Kartvizitte yazanlara sinirle bakıyordun.
Lost In A Dream ,
İçinde kaybolacağınız ücrete tabii rüyaların servisi.
Telefona cevap veren kişiye uzunca saydırdın. Servisi en ağır ithamları da işin içine katarak azarladın. Neredeyse ağlayacak hale gelince kapattın telefonu. Kendini toparlayıp yoluna devam ettin.
Kafeye dönmeden önce bankaya uğrayıp parayı yatırdın. Al, attığın mesajla daha iyi olmuştu. Rengi yerine gelmiş olsa da halsizdi. Evine gitmemekte ısrarcı olunca onu kasada bırakıp mutfağa girdin. Kapanış saatinin nasıl geldiğini anlayamamıştın. Herkesi yolculayıp son bir paspas atmak üzere içeri döndün. Kendinle başbaşa kaldığında televizyonda gördüğün adamı düşünmek için kendine izin verdin.
Sen kahve servis barını son kez düşünceli bir şekilde silerken içeri bir adam girdi. Adamın yüzündeki ifadeden onun da seni hatırladığını çıkardın. Sakince gelip bir bar taburesine oturdu. Gülümseyerek sana baktı.
"Merhaba..."
**
Kim geldi?
Bilen varsa yazıversin de bilmeyenler de öğrensin. kkk
Bu arada geçiş bölümü olarak kısa tuttum. Kızan varsa sooonra telafi ederiz. Bitişte filan.
Sağlık, huzur, sevgi ve macera dileklerimle,
D.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TROPICAL NIGHT | (Wonho OC)
Fanfiction#12 fluff #1 shinhoseok #2 Monbebe #1 OC #1 wonho "Otel Tropical Night'a hoşgeldiniz.... size nasıl yardımcı olabilirim?" "Bana kim olduğunu söyleyerek... " "Ben ..... "