11. Gece

968 65 23
                                    

Ameliyathane bekleme odasındayken içeri dalan Hoseok ile irkildin.

"Senin burada ne işin var?"

"Geleceğimi söyledim. Ama arkadaşlarına görünmememi istedin. Bunu yapmak istediğine emin misin cidden? Enfeksiyon dedin ama... lütfen. Bakımını ben sağlayabilirim!"

"Hoseok... saçmalıyorsun!! Herkes oluyor bu ameliyatı. Sakin ol. Herşey yolunda gidecek."

"Victoria lütfen..." elleri karnındaydı. Gözleri gözlerine bakıyordu. ".. endişelerimi anlamıyorsun..."

"Anlıyorum ama ben iyi olacağım. 15 dakikalık bir işlem."

Pek de ikna olmamış Hoseok çıkmak üzereyken geri döndü ve seni öptü. 

"İyi olmaya söz verdin."

Sen ameliyathanedeyken Hoseok bekleme odasında dört dönüyordu. Gerçekten de yarım saat sonra ayılmış halde odaya getirildiğinde Hoseok neredeyse ağlayacak gibiydi. Artık bebeğin olmadığı düşüncesiyle kahroluyordu. Arkadaşlarının da bu denli neşeli olmasına sinir olmuştu. En azından minik bir üzüntü olmasını beklerdi. Bir cana kıymışlardı!

Doktorun içeri girdiğinde herkes ona döndü. Durumun iyiydi. Ameliyat başarılıydı bilmem ne...

Arkadaşlarını kafeye kovaladın. Beş dakika sonra da Changkyun'u kovmuştun. Sınav haftasındaydı. Changkyun çıkmadan önce saçlarına bir öpücük bırakıp çıkmıştı. Yaslanıp gözlerini kapattın. Kapı açılınca Changkyun olduğunu düşünerek sadece gülümsedin. Ama o el ve koku... Kafasını sakince karnına koydu. Bir an sonra titredi... hıçkırır gibi. 

Yavaşça doğruldun. Sen doğrulunca derhal ayaklanıp yardım etti. Sana kızgınlıkla bakıyordu.

"Rahatladın mı şimdi?" diye sordu. Ses tonu öyle gücenmiş çıkıyordu ki.

"Açıkçası cidden rahatım. Senin neyin var?"

"Sadece... bir an heyecanlandım ve sen heyecanımı benden koparıp aldın."

"Hoseok.. ne saçmalıyorsun?"

"Saçmalayan sensin! Benden o kadar nefret emişsin ki içindeki minicik parçamı bile öldürdün... ben seni bu kadar tiksindirecek ne yaptım?" Sinirle gözyaşlarını harmanlıyordu.

Ona boş boş baktın. Ardından kahkahalarla gülmeye başladın. Narkozun etkisi olmalıydı.

"Narkozu ben yedim ama sen kafayı bulmuşsun.. Ne bebeği?"

"Sen bugün bebeğimizi aldırmaya gelmedin mi?"

"Hoseok... ben buraya safra kesemi aldırmaya geldim. Taş vardı."

"E bulantılar, kusmalar...."

"Taşın yan etkileri. Herkeste aynı etkiler olmuyor tabi de benden hepsi vardı. Gaz yaptı, şişti karnım hep... daha iyiyim şimdi. İlahi Hoseok!"

Kahkahaların odayı çınlatırken ona baktın. Bir eli senin karnındaydı hala. Sonra sana yalvarışları geldi aklına. 'Ondan koparıp almak' ... kullandığı kelimeler.

"Sen..." 

"Sen bana bakma Victoria... yanlış anlamışım. Üzgünüm. Gidiyorum."

Ayağa kalkmış gidecekken elini tuttun. Öylece kala kaldı. Kolunu çektin kendine doğru. Sana çevrdi kafasını.

"Yapma.. seni atlatmak uzun sürüyor."

"Beni atlatmanı istemiyorum ki..."

"Sen beni atlatıyorken ben neden seni ardımda bırakamıyorum?"

"Neden bahsediyorsun?"

"Kafedeki çocuk. Bir ilişkiye başlamışsın."

"Bu bir ilişki değil."

"Faydalı arkadaşlık da değil. Senin için gerçek duygular besliyor." 

"Seni biliyor."

"Ne anlattıysan onu biliyor."

"Herşeyi biliyor."

Hoseok son cümleden sonra sana baktı. Changkyun'un sana sadece ihtiyacını sunduğunu anladı. Sen, onun duygularını umursamıyor olamazdın. Amacını anlayamıyordu. 

Onu daha da çektiğinde etikleriyle çelişen ifadesine rağmen yatağa oturdu. İki eliyle saçlarını ve yüzünü okşadı. Gözlerine baktı. Dudağını ısırdı. Tereddütlü ifadesi az sonra kayboldu. Yavaşça eğilip doyumluk öptü. Uzun uzun. Ellerin o güçlü omuzlara tırmanmıştı. Alnını alnına yasladığında o özlediğin kokuyu içine çektin.

"Bir bebek olsaydı..."

"Mutlaka seni arardım Hoseok."

"Beni araman için seni hamile bırakmak zorundayım galiba..."

"Şey... teknik olarak önce biraz tedavi görmem gerek. Genetik bir miras..."

Hoseok gülümsedi. Saçlarını bir daha okşadı. Sen kafanı onun göğsüne yaslarken o da çenesini senin başına yaslayıp sarıldı sana. 

"Sağlıklı bir ilişkiyi bölüyor muyum yoksa... sıkıntılı bir dönemi atlatmak için birşey mi bu?"

"O... hep iyi oldu Hoseok. Sadece kalbini sundu bana. Neler olduğunu biliyor."

Hoseok'un nefesini tuttuğunu fark ettin.

"Bu... ne demek?"

"Ben... henüz bir bölünme yaşayabileceğimi sanmıyorum."

"Ya... gitmeli miyim?"

Ellerin ceketine daha sıkı sarıldı. Hoseok kafanı kendisine kaldırdı. Daha muhtaç bir şekilde öptü. Bir elini aldı ve kalbine koydu. Tane tane öperken adını sayıklıyordu.

"Gitmek istemiyorum Victoria."

"Gitmeni istemiyorum Hoseok."

"Ama şimdilik gitmeliyim değil mi?"

Birşey demedin. Sana birkez daha sıkıca sarıldı. Kokunu içine çekti. Başına bıraktığı öpücükten sonra geldiği gibi sessizce çıktı odadan. O gittiğinde uzun uzun ağladın. Ağlarken uyuyup kaldın.

**
Of şiştim gari.....

Sağlık, huzur, sevgi ve macera dileklerimle,
D.

TROPICAL NIGHT  |  (Wonho OC) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin