14. Gece

1.1K 69 32
                                    

"Damat bey... gelini öpebilirsiniz."


Hoseok ile gözgöze geldiniz. Tüm gece boyunca seni göz hapsine aldığını biliyordun fakat ancak kendine ona bakma izni vermiştin. Kızıyordu sanki.

Ama ondan yana bakmıyorsun diye miydi?

Yoksa öpüşme vaktinin ilanı ile önce senin harekete geçmeni mi bekliyordu?

Ne alaka; gelin sen değildin. O da damat değildi ki!


Aradan geçen altı aylık süreçte Kihyun ve Miin'in düğünü için koşturarak, detayları mükemmelleştirerek meşgul ettin kendini. Changkyun ile işte -olabildiğince- profesyoneldin. Fakat kapıdan çıktığınızda tüm gün sana dokunamayan eli senin elini kavrayıp yolda rahat bir nefes alarak yürümeye başlıyordu. Her akşam kapıdan çıktığınız o anda, sanki ilk kez buluşmaya çıkıyormuşsunuz gibi heyecanlanıyordu Changkyun. Nefes nefese kalıyordu o ilk on saniye. Sana heyecanla bakıyor ve en masum gülümsemesini savuruyordu.

Sen bunu günün yorgunluğu sansan da onun için anlamı çok büyüktü. Mesela o gün de son kullanma tarihi değildi. O gün de sana sarılıp, saçlarını koklarken uykuya dalabilirdi. Sabah kızarmış ekmeğe tereyağı sürüp masaya oturduğunda yine reçeli almaya tekrar kalkması gerekirdi. Seninle alıştığı batı kahvaltısından yerdi. Bir de eğer havandaysan seni. Evden çıkmadan önce duş alırken. Böylece tüm gün o sabahın enerjisiyle gülümserdin. Kurtkız haftaları hariç bunu her gün yapıyordu. Bir nevi şans tılsımı gibi.

O sabah parmaklarını da işe alet etmişti duşta. Sen duş alırken birden geliyor, dizlerinin bağı çözülene dek yapacağını yapıp hemen ellerini yıkıyor ve kahvaltı hazırlamaya devam ediyordu. Hafif nemli saçlarını bugün kurutmayacaktın, biliyordu. Yaz mevsiminin tadını çıkarma şeklindi bu. Changkyun senin mutfağa girişini izledi. Mutfağın bir köşesindeki masada oturmuş, hülyalı hülyalı içeri öylece girişini, ona gülümseyişini, kendine bir bardak çay koyuşunu, onun bardağındaki portakal suyunu tazeleyişini izledi. atlı tatlı gülümsüyordu. Masaya oturduğunda reçele bakındın.

"Bu sabah reçel yerine gamzeme ban ekmeği.. izin veriyorum."

"Changkyun... bak yine yağlı ekmeği yüzüne sürdüm diye yüzünü keseleyeceksen hiç yapmayayım... kıpkırmızı oluyor yanağın!"

"Ne olacak, öpersin geçer..."

"Yağlı dudaklarımla öperim ama?"

"Önce dudaklarını temizlerim?"

"Iykkk.. keseyle mi? Acır!"

"Aslında acırsa öperim de... ben daha çok öpüşmeli bir anlamda demiştim.." dedi gülümserken.Öyle güzel bakıyordu ki... Kalkıp kucağına yerleştin. Çayını daha yakına koydun. Sana anlayamayan ifadeyle baktı.

"Bu sabah böyle etmek istiyorum kahvaltımı." dedin. Uysalca kafasını salladı ve kollarını sana sardı. Bir ona bir kendine lokmaladın kahvaltıyı. Changkyun cidden mutluydu.

"Vic... Miin'in düğününden sonra biz de şey yapsak mı?" birden için gerilmişti. Kanın çekilmişti sanki.

"Ne yapalım mı?"

"Balayı?"

"Ama evli değiliz?"

"Ama bunu gittiğimiz yerde belirtmeyiz... olur mu? Lütfen olsun çünkü..."

"Changkyun... senin finallerin yok mu?"

"Ya var ama elbet onların bir son tarihi var. Sonra koskoca yaz var..."

TROPICAL NIGHT  |  (Wonho OC) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin