-4-

110 41 4
                                    

JULES: Lanet olası Başkan! Lanet olası Başkan!

(Şehir karışmaya başlamıştır, olaylar Dünya'da da pek farklı değildir. Eylemciler her yeri yıkıp yakmaya başlar. Cadde araları eylemcilerle doludur. Hükümet gardiyanları, olanları ne kadar susturmaya çalışsa da yeterli olmamaktadır. Bağırışlar, küfürler havada uçuşmaktadır.)

JACK: Yıkılsın! Hadi! Bunu yapabiliriz! Dünya'yı yeniden kurabiliriz!

ALBERT: Sıçtığımın virüsü hızla yayılıyor ve medya bunu gizlemeye kalkışıyor! Özgür medya! Özgür insan!

GUSTAVE: Bunu birlikte başaracağız! Unutmayacağız!

(Sokaklar talan edilmeye, levhalar, lambalar sökülmeye başlamıştır. Gardiyanlar daha fazla dayanamayıp havaya ateş açar.)

GARDİYAN-1: Defolun gidin!

(Gardiyanlar eylemi susturmak, bastırmak amaçlı silah sıkar. Bunlardan biri bir gencin alnına isabet eder. Diğer eylemciler başından vurulan çocuğun yanına gider ve kanını durdurmaya çalışır. İş işten geçmiştir. Öfkeli kalabalık molotof kokteylleriyle, havaifişeklerle saldırır. Kin git gide artmaktadır.)

(Aralarından bir genç tam bu sırada olduğu yerde kalır, başı dönmeye başlar, bir dükkanın çatlamış penceresine yaslanır.)

JOHN: Neredeyim ben?

(Camın çatlağı kolunu keser ve kendini kötü hisseder, hiçbir şey hatırlamamaktadır. Ellerini başının çevresine koyar ve düşünür.)

JOHN: Lanet! Neredeyim ben?

(John, koşarak eylemden ayrılır çünkü nerede olduğunu bilmemektedir. Hızla eylemlerin seyrekleştiği sokağa doğru koşar. Ne yaptığını bilmemektedir, buhran geçirdiğini ağzından çıkan insanlık dışı sözlerle göstermektedir.)

JOHN: Şura... Çöme...

(John, bir evin kapısına yığılır, eylemcilerin hiçbiri onla alakadar olmaz. Arka sokaktan hala öldürülen çocuğun eylemci arkadaşlarının sesleri gelmektedir. John kendi kendine konuşmaya başlar.)

JOHN: Be... Nası... Ah! Kim? Öld...

(John aniden kasılmaya başlar, iliklerine kadar işlemiş olan vebayı tüm hücrelerinde hisseder, insanlığını dahi unutur. Tam bu sırada onu içeri çeken dört tane el belirir. Bunlar Edgar ve Helena'dan başkası değildir.)

(Helena kriz geçirircesine ağlar, durmadan ağlar. Edgar da afallamış vaziyettedir.)

HELENA: Ne yapacağız? Ah! Tanrım! Kafayı yemek üzereyim!

EDGAR: Sakin ol Helena! Sakin ol! Şuradan bana kolonya uzat!

HELENA: Ah! Tanrım!

(Helena, koşarak kolonyayı getirir ve Edgar'a uzatır. Edgar, kolonyayı tanımadığı adamın başından aşağı döker.)

EDGAR: Dostum! Sesimi duyuyor musun?

HELENA: Onu içeri almamalıydık!

EDGAR: Helena kavganın sırası değil!

EDGAR: Dostum, ses ver lütfen!

JOHN: Ah!

EDGAR: Konuştu!

(Helena elini göğsüne-kalbinin olduğu yere- koyar, bayılmak üzeredir.)

HELENA: Şey, nasıl?

EDGAR: Ne nasıl?

(Edgar, Helena'nın söyleyeceği iki kelimeyle beyninden vurulmuşa döner.)

HELENA: ...

EDGAR: Helena, tatlım iyi misin geç şu koltuğa...

HELENA: Nerd... Neredeyim ben?

TOPLAYICI#salginsenaryosuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin