Toz zerreciklerinin oynaştığı otobüsün camından nemli gözlerim , yanımdaki amcanın bakışlarından tedirginlikle kaçışıyor. Sezen 'in "git"derken sesinin kısıldığı anlarda olduğumu bilmesin , ağladığımı görmesin istiyorum.Otobüsün düzensiz hızıyla beraber aşikar olduğum bir manzara karşılıyor beni.Birçok dükkanın adını anımsıyor gibiyim.Dükkanların,evlerin yıkık,dökük pencereleri çarpık bir sırıtmayla selamlıyor beni.Onca mevsimsel saldırıya rağmen hâlâ ayakta durmaya çalışan pencerelere pür dikkat bakıyorum .Onları düş kurmaya hazır bir hâle getirmedikleri , temizlemedikleri için insanlara kızıyorum .İşte sadece kızmakla kalıyorum ,herhangi bir müdahalede bulunamıyorum.
O sırada yanımdaki yaşlı adamın hareketlendiğini seziyorum , bakışlarım gayriihtiyari adamın gövdesini buluyor.Adamın alnında peyda olan birkaç ter damlasını durağını kaçırma endişesine yoruyorum.Gözlüğünün camlarına okuduğu kitabın cümleleri aksederken cebinden küçük bir mendil çıkarıyor.Elinin titremesini yaşlılığına yoruyorum. Mendili alnına siper edeceğini düşünmekle yanılıyorum .Gözlüğünü yeknesak hareketlerle yüzünden çekerken gözlerinin altlarındaki ıslaklığı o vakit fark ediyorum . Yaşlı adamın gözlerindeki yaşları güneşin yakıcı saldırısına yoruyorum.O elindeki küçük mendili alıp yüzündeki tuzlu yaşları kendi ellerimle arındırmak için tarif edilemez bir arzu duyuyorum. Lakin o ,buna hacet bırakmadan düşündüğüm şeyi yerine getiriyor .
Gözlerim adamın titreyen elleri arasında konaklayan kitapla buluşuyor .Düşündüğüm tüm ihtimallerde yanıldığımı anlıyorum.Bütün yol boyunca kulaklarımda tek bir beste raks ederken yanağımı huzursuzlukla cama yaslıyorum. Camın sıcak yüzeyiyle temas hâlinde bulunan yanağıma nüfuz eden güneşin ışıkları içimdeki titremeyi hiçbir şekilde engelleyemiyor.
Tekrardan nemlenen gözlerimi saklamaya çalışırken yavaş yavaş ortaya çıkan güneşin ilk huzmeleri şehrin kalabalık sokaklarında kırılmaya uğruyor.Bu sırada bayıltıcı bir rehavet hissediyor,gözlerimi birkaç dakika dinlendirmeye ihtiyaç duyuyorum.Gözkapaklarımı usulca kapattığımda yorgunluğun gözbebeklerime bahşettiği acıyı hissediyorum.Zihnimde kitabın ismi ilk kez zuhur ediyor : Giden Kalanı Unutur Mu? Bu başlık üzerine kafamda fevkalade bir yoğunlukta fikir silsilesi oluşuyor .Unuttun mu beni sevgili?
Karşımdaki, boş olan koltuğu sana karşı duyduğum özlem kendisine yer edinmiş ,öylece beni izliyor .Gözlerimin önünde akıp duran anılara daha fazla dayanamayarak birbirine kenetlenen kirpiklerimi vahşi bir huşunetle ayırıyorum.Yanımdaki yaşlı adamın çoktan kalkmış olduğunu lakin elindeki kitabın hâlâ burada olduğunu fark ediyorum.Kitabı burada unuttuğu düşüncesi diğer tüm fikirlere galebe çalıyor ,etrafıma kaçamak bakışlar atıyorum.O esnada bakışlarım , annesini kaybeden bir çocuk gibi,endişeyle tüm mekanı adımlıyor.
Yaşlı adamın ötede bana gülümsediğini fark edince dudaklarımı mesken tutan bir hayret içinde aralıyorum.Yanımdaki kitabı hızlıca elime alıp ona vermek için doğrulurken o hâlâ yüzündeki sevinç çizgilerini muhafaza ediyor .Tüm bu olanlara bir anlam veremezken yaşlı adamın otobüsten iniş yaptığını gözlemliyor, bütün serzenişlerimin, seslenişlerimin boşuna olduğunu anlıyorum .Otobüsün tekrardan harekete geçmesiyle sokakta yürüyen adamın son görüntülerini gözlerime nakşetmekle meşgul oluyorum ,belki de bir daha karşılaşmayacağım yaşlı adamın bana bıraktığı kitabı okuyup okumamakta kararsız kalıyorum.
Umursamaz tavırlarla birkaç dakika baktığım kitabı sonunda içimdeki arzuya yenilerek okuduğumu hatırlıyorum.Kitabın ilk sayfasında karmakarışık el yazısıyla yazılmış olan bir cümleyi okuyorum. "Hüzün kokan küçük kadın ! Ona çok benziyorsun ,beni bırakıp giden ona..."
Giden birisine benzetilmek dudaklarımı acılı bir şekilde bükmeme neden oluyor.Hâlâ okuduğum cümlenin etkisinde kaldığımı hatırlıyorum .Beynime hücum eden kesif bir merak duygusu içinde kitabın arka kapağını çeviriyorum.Gittikçe sağlamlığını yitirmiş olan cildin üzerinde yazılı olanları gözden geçirmeye büyük bir ustalıkla devam ediyorum.
"Giden kalanı unutur mu? Unutur ... Unutsun zaten ,asıl mesele hatırlamasıdır. Eğer bir gün kendisine bahşedilen yalancı sevgiler onu tüketmeye başlıyorsa , tenini okşayan eller yüreğindeki acının dinmesi için yeterli olmuyorsa ardında bıraktığı enkazı hatırlar .Eğer bir gün kendisi değil , birileri kendisini terk ederse kalanın büyük sevgisi uğruna kalan olmayı tercih ettiğini anlar.İşte o vakit büyük bir hastalığa yakalanır ,pişmanlığın tırnakları göğsünü yararcasına hırpalarken her şey için geç olduğunu fark eder.Geçmiş olsun dostum !Bu, hummalı bir hastalığın vermiş olduğu acıdır ."
Paragrafın son cümlesini okurken şoförün bitkin sesiyle uyanıyorum .Muhtemelen son durağa çoktan gelmiş olmalıyım .Şoförün bıyık altından gülümsemesine yalancı bir unutkanlık hâli takınarak mukabele ediyorum.Otobüsten iniş yaparken elimdeki kitabı kaybetmekten korkar gibi kolumun altına alıyorum.Başıma çiseleyen hafif bir yağmur eşliğinde adımlarımı hızlandırıyorum.
Ara sıra aklına düşüyor muyum sevgili?Düşündüm de hatırlamasan da olur beni zira bu büyük hummalı hastalığa yakalanmanı katiyen istemiyorum.Senin canın yanmasın gökyüzü , yoksa peyda olur gönlümde acayip bir üzüntü .
Ben , canının yanmaması uğruna unutulmayı tercih eden ,gözlerindeki sağanak yağmurlarla sana seslenen küçük bir kadın .Hoş kal sevgili...
☆☆☆
Merhaba,Uh,düşündüm de uzun süredir aktif olamıyordum .Bu bölümü yazmamda izlediğim bir video etkili oldu .Ve o videoyu öneren gizliperim 'dir ,ona buradan bolca çiçek .
Hikayede bahsedilen "Giden Kalanı Unutur mu?"adlı kitap gerçekte yoktur ,tamamen hayal gücümün bir ürünü.
Şuraya günün tarihini ve küçük bir şarkıyı bırakıyorum, bunu yapmayı özlemişim vallahi.
29.07.2018
Bağzıları-LeylaSeviyorum sizi ,hem de çok !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kal Bu Şiirde| Tamamlandı
Non-FictionBenden bu satırların sahibi olduğunu hiçbir zaman anlamayacak olan sana ...