Ledsen [Sope/Texting]

•48•

Hoseok aynadan son kez üzerine baktı ve saçlarını ufak dokunuşlarla tekrardan düzeltti.

Yoongi ise, biraz gergindi. Mutluluğu elbette gerginliğini kırıyordu tam Şu an Hoseok'u odasından almaya gitmesi daha sonra uzun koridorda eşlik edip hayatlarını tamamen birleştirecekleri yere götürmesi gerekiyordu.

Evet, evleniyorlardı.

Kızıl saçlarını defalarca düzeltmeye devam ederken arkasındaki Jimin Onu durdurmuş, güzel göründüğünü söylemişti.

Hoseok rahatlıkla nefesini bırakacakken eli masanın üzerindeki bardağa çarptı, dolayısıyla bütün su sağ bacağına dökülmüştü.

Endişelenerek yüksek sesle Jimin'e seslendi, " Jimin, şimdi ne olacak?!"

Jimin çok endişelenen hyung'unu rahatlatmak istercesine kolunu okşadı. "Hyung, biraz sakin ol her şey mükemmel olacak." Elleri yeniden kızıl saçlarına çıkmıştı.

Jimin solda duran kurutma makinasını eline aldı ve Hoseok'a oturmasını eli ile işaret etti, Hoseok Jimin'in Anlatmaya çalıştığı şeyi yapıp hızlıca beyaz koltuğa oturdu.

Elindeki kurutma makinasını açarak dizinin üzerindeki ıslak bölgede hızlıca dolaştırdı, çok dökülmediği için kuruması uzun sürmemişti.

Jimin elindeki makinayı kapatarak masanın üzerine bıraktı, Hoseok rahatça bir nefes alabilmişti.

Hemen konuşup müteşekkir olduğunu belirtti, "Çok teşekkür ederim Jimin, Sen olmasaydın kesin elim ayağıma dolaşırdı ve bu basit işi bile yapamazdım."

Jimin gülümseyip önemli olmadığını belirtircesine elini havada salladı.

Kapıyı çalmayı unutup içeri dalan kişi ile Jimin'in yüzü buz kesmişti, Hoseok bunu farketmesiyle hemen arkasına baktı.

Taehyung tüm dikkatiyle Jimin'e odaklanmıştı.

Pişmanlık, belki özlemle bakıyordu.

Jimin ise, kırgınlık.

Ortamın ağır havasını bozan şey, Yoongi'nin Hoseok'u almaya gelmesi olmuştu.

Jimin gözlerinin dolduğunu saklamaya çalışmış ve başarmıştı, fakat Taehyung'un gözünden kaçmamıştı.

Hoseok, Yoongi'nin uzattığı koluna girip kilisenin büyük kapısının önüne kadar kısık sesle Onunla muhabbet etti.

Eski tarzda evlenmeyi Hoseok istemişti, Bunun aşklarını daha çok uyum sağlayacağını düşünmüştü.

Yüksek ve tahta kapılar, yardımcılar sayesinde açılmıştı.

Çoktan yerleşmiş olan yakınlarında göz gezdirdi Hoseok, hepsi gelmişti.

İçeri attıkları adımla hepsi ayağa kalkıp, gül yaprakları dökülmüş yoldan geçmelerini izlediler.

SeokJin Namjoon'un koluna girmiş mutlulukla gülümsüyor bir yandan sevgilisine bakıyordu, Namjoon anlamışça başını eğip gülümsedi.

Jimin ve Taehyung ise sürekli bakışıyordu, Bu Jungkook'un olduğu yerde kudurmasını sağlıyordu.

Herkes, Jungkook'un Jimin'i sevdiği biliyordu.

Jimin hariç...

Hoseok'un çok arkadaşı yoktu, Hamileliğinden dolayı çok dışarı çıkmamıştı.

Bu sefer başını Yoongi'nin arkadaşlarına çevirdi, Yakışıklı erkekler ve fazla güzel kızlar barındırıyordu bu grup.

Çoğu iş arkadaşıydı.

Ortak noktaları, ikisininde ailesi burada değildi. Yönelimlerinden dolayı, Aileleri tarafından desteklenmiyorlardı.

Yoongi, Hoseok'un kolundan yavaşça ayrılıp elini uzattı.

İki basamaklı merdiveni çıkıp, birbirlerine baktılar. Yoongi'nin soluk teni, Hoseok'un kızıl saçlarıyla uyum sağlamıştı.

Papaz ikiliye bakıp söylemesi gereken uzun cümleleri söyledi, Yoongi'nin artık pek inanmadığı tanrı hakkında konuşuyordu.

Yoongi, çok uzatan Papaza bakıp göz devirdi. Yaptığı şey yüzünden Hoseok'tan sert bakışlarla uyarı yemişti.

"Tanrı, Her daim sizinle olsun."

Papazın son cümlesinin ardından herkes, çok ses çıkmayacak derecede yavaşça alkışladı.

İşini severek yapan adam Yoongi'ye döndü,

" Onu hep seveceğine, Tanrının huzurunda söz veriyor musun?"

Yoongi tereddüt etmeden cevapladı.

" Onu hep seveceğime, söz veriyorum."

Papaz bu sefer Hoseok'a döndü, " Peki Sen, Onu hep seveceğine tanrının huzurunda söz veriyor musun?"

" Onu hep seveceğime, söz veriyorum."

Yoongi, Hoseok'un sözü biter bitmez dudağına yapıştı.

Papaz bunlara alışık olmalıydı ki, fazla tepki vermeden son sözünü söyleyip ayrılmıştı.

Her şey mükemmeldi, artık mükemmeldi.

Ve onlar, iki beden bugün bütün olmuşlardı.

•

Diyete başladım kızlar :(