#19

49.5K 3.5K 464
                                    

Evrak çantamı masama bırakırken telefonum çantamda acı acı inliyordu.

Sabahın köründe kim arardı ki beni?

Telefonu aceleyle çantamdan çıkardım. Ekrandaki isim tüm aciliyetiyle yanıyordu: James. Bu sefer görüntülü aramama inceliğini göstermişti. İşte olduğumu düşündüğünden muhtemelen.

Yanıtla tuşuna basar basmaz neşeli sesi kulaklarımı doldurdu. "N'aber?"

Sanki her gün bu konuşmayı yapıyormuşuz gibi rahattı. Ofis boş olsa da "İşe geldim. Sen daha yatmadın mı?" diye sordum sessizce.

"Setten yeni geldim."

Sette yaşadığı zorluklar geldi aklıma. "Nasıldı?" diye sordum biraz çekinerek.

Derin bir nefes verdiğini duydum. Neşesi biraz kaybolmuş gibiydi. "Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum. İlk kez böyle bir şey geliyor başıma. Ciddi ciddi bırakmayı düşünüyorum."

"Tazminat ödetmezler mi?"

Kadife sesi usul usul güldü. "Birkaç on milyon dolar kadar..."

"Daha ne kadar sürecek?"

"Bir aydan biraz fazla."

"Daha çok varmış..."

Aklına birden bir şey gelmiş gibi sordu. "Yıllık iznin kaç gün?"

"Şu an on yedi iş günü." Kıdemim arttıkça iznim de artıyordu. Bundan James'e neydi ama? "Neden soruyorsun?"

"Bu yılki iznini kullandın mı?"

"Yoo. Yaza daha çok var." Tatillerimi her zaman yazın kullanırdım.

"Gelsene buraya."

Bir an cümlesini algılayamadım. Birkaç saniye geçip algıladığımda yine rahatlığı karşısında şok geçiriyordum. Sanki karşı komşuya çağrılıyordum. "Ne işim var orada?!"

"Bir arkadaşın varlığı iyi gelebilir."

"Sen ciddi misin?" Yoksa kafayı mı yedin?

"Tabii ki ciddiyim. Her şeyi ne kadar çok büyütüyorsun! Atlayıp geleceksin. Çok kolay."

"Ben de bilet alıp uçağa binmenin zor olduğunu düşünüyordum!"

Cüzdanımda kocaman bir delik açılacağından emindim gerçi. Los Angeles'a bir uçak bileti ne kadardır bu aralar? Üç bin? Beş bin? On bin? Ya otel masrafı? Yeme içme? Vize işlemleri de cabası! Alt alta topladığım tahmini rakamlar başımın zonklamasına yetti.

"Ee? Sorun ne o zaman?" diye sordu telefonun diğer ucundaki dünyanın en rahat insanı.

Ofise insanlar gelmeye başlamıştı. "Seni tanımıyorum bile!" diye çıkışırken sesimi alçaltıp monitörümün arkasına saklandım.

"Görmezsen nasıl tanıyacaksın ki?" diye sordu gülerek.

"Ukala*," dedim gülmemeye çalışarak. (*smartass)

"Ne yapıyorsun şu anda?"

"Çok ilginç bir şey değil. Masamda oturuyorum."

Yanımdaki bölmede çalışan Melis geldi o sırada. Yanıma otururken "Günaydın," dedi.

Gülümseyip "Günaydın," diye cevap verdim.

"Ne dedin?"

"Günaydın dedim sadece."

"Türkçe kulağa çok garip geliyor."

"Batı dillerine pek benzemiyor."

"İngilizce'den başka dil bilmiyorum. Başka bir dil konuşmak nasıl olurdu acaba?"

"Eğlenceli bence."

"Çok mu zor olurdu Türkçe öğrenmek?"

"Öğrenmeye mi karar verdin?"

"Yeterli motivasyon sağlanırsa neden olmasın?"

Sesindeki tını hiç de masum değildi. Cevap vermedim.

"Ee gelecek misin buraya?"

Bilgisayarımı açıp, şifremi girdim. "Tabii ki gelmeyeceğim, James."

"Bi düşün bence. Universal Stüdyoları'na da götürürüm hem!"

Aklımı bu şekilde mi çelecekti? Çocuk gibi bir şeydi. "Ben gittim oraya."

"Ama benimle değil."

"Fark eder mi?"

"Benimle gitmenin elbette bazı avantajları olacaktır. Evim de Beverly Hills'te hem."

Yükselen sesimi kontrol etmeye çalıştım yeniden. Melis sabahın köründe kiminle İngilizce konuştuğumu çok merak ediyor olmalıydı! "Evine geleceğimi de nereden çıkarıyorsun?!"

"Otelde kalmana izin vereceğimi düşünmüyorsun herhalde?"

"Evinde kalmayı kabul edeceğimi sen nasıl düşünebiliyorsun???" diye fısıldadım arada bir durumu anlamaya çalışır bakışlar atan Melis'e duyurmamaya çalışarak.

Gideceğim kararlaştırılmıştı da nerede kalacağım sorundu!

"Neyse o köprüyü zamanı geldiğinde geçeriz," dedi yine gevşek gevşek.

"Mesai başlıyor," dedim biraz sinirlice.

"Beni başından atıyorsun gibime geliyor. Biraz incitici bir his."

"Mesai gerçekten başlıyor. Saat 8 oldu."

"Öyle olsun bakalım."

"Sana iyi uykular."

"İyi çalışmalar Kübra."

Telefonu bir kenara bırakmıştım ki birkaç dakika içinde yeniden titredi.

Tekrar elime aldım.

Whatsapp

James

Çalışırken düşünmek için bir şey:

Kuzey yarımkürede dondurucu soğuklar yaşanırken California her zaman güneşli.

Bir de fotoğraf göndermişti.

Telefondaki fotoğrafa derin bir iç geçirerek baktım.

Telefondaki fotoğrafa derin bir iç geçirerek baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


O soğuk İstanbul sabahını ısıtan güzel bir hayaldi.

Instagram: @sezen.aksin

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin