Güneş doğmuş , soğuk hava biraz da olsun dinmişti.Kuşlar her zamanki hâllerinden farklı olarak daha da hareketlilerdi.
Hera , gözlerini açtığında yine bulunduğu yerdeydi. Hiç kimse neyse ki bir şey yapmamıştı.Aslında içten içe Hades'in kendisini almasını istedi ama öyle bir şey tabiki de olmamıştı.
Şimdi ise çaresizce evinin kapısının önünde bekliyordu . Girmeye korkuyor aynı zamanda kendinde girecek cesareti arıyordu .
Gergin bir şekilde nefes aldıktan sonra korkudan kasılan bacakları ile kapıdan içeri girdi. Gözleri ile etrafı taradıktan sonra hızlı bir şekilde odasına koştu.
Dolaptan valizini çıkardı ve içerisine bütün kıyafetlerini doldurdu. Yatağın yanındaki komodinin üzerindeki anne ve babasının fotoğrafını alıp onu da içine koydu .
Valizi acele bir şekilde kapattı . Eski ve gri renkte perde çekilmiş olan cama doğru adımladı. Perdeyi çekip camın önünde duran manolya çiçeği ekilmiş saksıyı aldı.
Koşar adımlarla valizi de alıp evden saksıyla birlikte çıktı. Merdivenlere geldiğinde aklına üşüşen düşünceler ile kafasını yana çevirdi.
Baktığı kahverengi kapılı ev kendi hayatını kurtarsa da dışarı atılması onun gururunu yerle bir ediyordu.Nedense içinden gidip evde olup olmadığını öğrenmek geçiyordu.
İkilemde kalan Hera sağ mı sol mu diye düşüncelerini ayırmış ' o piti piti ' yapıyordu. Haklı taraf sol düşüncesi çıkmıştı . Kalbinin hızlı atışları ve kesik bir nefes ile kahverengi kapıya doğru adımladı.
Kapının önüne geldiğinde heyecanla gözlerini kapattı. Uuuh! Bu gerçekten zordu . Zar zor zile bastı ve gergin ama bir o kadar umutsuz bir şekilde beklemeye başladı.
Tabiki de kapıyı hiç kimse açmamıştı. Bu durum her ne kadar canını sıksa da adamın kendisinin 'hiçbir şeyi olmadığını dolayısıyla onu merak etmemesinin gerektiğini ' söyleyerek kendisini rahatlatmaya çalışıyordu.
Üzüntü ile merdivenlerden başı eğik bir şekilde indi. Apartmandan dışarı çıktığında sağa doğru ayrılan yola saptı ve içini kemiren düşüncelerini bir bir süzgeçten geçirmeye başladı.
O adam her ne kadar kendisini kapı dışarı etse de gözlerinin güven koktuğunu görmüştü. İnsan yüzlerini çok iyi okuyabilirdi. Aynı zamanda insanların gözlerinden ne geçtiğini kolaylıkla algılayabilir ona göre hareketlerini seçer öyle davranırdı.
Bu özelliğini Allah'tan verilmiş bir süper güç olarak düşünüyordu.Evet, o adam güven kokuyordu. Onun yanında kesinlikle güvende olabilirdi.
Ama o ne yapmıştı kendisini kapı dışarı etmişti! Bir süre sonra bunları düşünürse çıkamaza giricekti . O yüzden düşüncelerini bir kenara itmiş 'ağız değil el çalışsın' sözüne de kulak asıp adımlarını daha da hızlandırmış ve güçlendirmişti.
Çocukluğunu korkular ile geçirdiği yetimhanenin önünde kaşları çatık bir şekilde durmuştu.Koltuk altına sıkıştırdığı saksısına baktı.
" Ahh! Buraya yine geldik ! Umarım birisi de bizi buradan kurtarır arkadaşım." dedi arkadaşı olarak gördüğü çiçeğe karşı.
Derin bir nefes aldı ve eskimiş , boyaları dökülmüş binadan içeri girdi. İçeride hiç kimse yoktu. Kirden siyah bir renge bürünmüş mermer merdivenlerden yukarı , müdürün odasına doğru çıktı.
Müdürün kapısının önüne geldiğinde çamurlu eteğini düzeltti. Ahh! 2 gündür bu kıyafetlerle geziyordu. Sıkıntı ile nefes verdi.Kapının kulpunu titreyen eli ile çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HADES
Teen Fiction" Baba yine bir intihar vakası." dedi karşısında duran kendisinden genç adama karşı. Adam bir anda sinirle bastonuyla yere sert bir şekilde vurdu. Bu adamın emri olmadan kim intihar ederdi ? İntihar sayısı gittikce artıyordu.İnsanları hayvan avl...