Yılan Vadisi/ Yürüyen Orman

36 9 66
                                    



Aralarında ufak bir konuşma sonucu Leila ve Shawnay'ı aramaya Aaron ve Alayla'nın gitmesine karar verdiler. Kent ve Eloy, Hayilenya ve Pars'a olanları anlatmak için Silver ve Luna'nın sırtına binerek yola çıktı. Narbulad Aaron'u aldı ve Alayla’da Serelse'nin sırtına bindi. Maxim'le vedalaşıp havalandılar.

Gökyüzüne çıktıklarında Alayla’nın karnı heyecandan kelebekler uçuşuyormuş gibi karıncalanıyordu. Hiç bu kadar yükseğe çıkmamıştı. Bulundukları yükseklik Minske kalesinin surlarından bile daha yüksekti. Serelse’nin boynuna doladığı kollarını hafifçe çözüp, dik durmaya çalıştı. Gerçekten tüm vadi ve vadiyi kucaklayan deniz ayaklarının altında bir maketi andırıyordu.

Narbulad Serelse'nin yanına doğru yanaşıp eşine yakın uçmaya başladı. Şimdi Aaron ve Alayla'da yan yana uçuyordu. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Uçma hissi ve sonsuz gökyüzü ikisini de mutlu ediyordu. Aaron ellerini tamamen bırakıp kollarını yana açtı. Gözlerini kapatmış, rüzgârın yüzünü okşamasına izin veriyordu. Onun bu halini dikkatle inceleyen Alayla, konuşmazken ne kadar sevimli diye geçirdi içinden .

“ Yüzümü eskiteceksin Taş kafa"
Gözleri hala kapalıydı ama Alayla’nın ona dikkatle baktığını hissetmişti. Alayla kafasını hızla çevirip oralı olmadı. Az önce içinden geçirdiği şeyin ne kadar saçma olduğuna dair ufak bir tartışma içine girmişti iç sesiyle. Gözleri açık mı diye tekrar Aaron'a döndüğünde, Onun da kendini dikkatle incelediğini fark etti. Suratını buruşturarak önüne döndü. Bu hâlleri Aaron'u çok eğlendiriyordu.

Narbulad ve Serelse alçak uçuşa geçtiğinde  alçalma ile bıraktıkları ellerini tekrar gözcü kartalların boyunlarına yerleştirdiler. Şimdi ormanın içini rahatlıkla görebiliyorlardı. Ağaçlardan başka hiç bir canlı yok gibiydi. Her şey hareketsiz ve terk edilmiş gibi duruyordu. Oysa Narbulad, Shawna ve Leila'nın  tutsak edilebilme ihtimallerinden bahsetmişti. Bu ihtimal varsa ormanda yaşayan birileri de olmalıydı elbette.

Serelse “ Vampir kokusu alıyorum” diye bağırdığında Narbulad başıyla onayladı. O da kokuyu almıştı. Aaron ve Alayla birbirlerine endişeli gözlerle baktılar. Kızlar ormanda ise bir dert, değilse uçuruma düşme olasılıkları ayrı bir dert diye düşünüyorlardı. Narbulad “ Kızıl saçlı bir vampir görüyorum” diyerek ormana daldı. Serelse'de arkasından hızla alçaldı. Neyse ki uçuruma düşmediklerine emin olmuşlardı. Esir düşmüş olma ihtimallerine rağmen rahatlamışlardı.

Yere yumuşak bir inişin ardından yeşilin her tonunun bulunduğu, ağaçların elmas gibi parladığı bir yerde buldular kendilerini. Ağaçlar öyle parlıyordu ki direk baktıklarında gözleri kamaşıyor, gözlerini  elleriyle kapatma ihtiyacı duyuyorlardı. Gördüğü kızıl saçlar şüphesiz Leila'ya aitti ancak ortada kimse yoktu. Narbulad, kokuyu aldıkları yöne doğru ilerlediğinde nereden geldiği belli olmayan bir ses onları selamladı.

“ Yürüyen Ormana Hoş geldiniz Gözcü Kartallar. Bakıyorum da bize iki armağan getirmişsiniz.”

Narbulad, Aaron ve Alayla'yı kanatlarının arkasına alarak onları himayesi altına aldığını göstermek istedi. Sesin geldiğini düşündüğü yöne doğru dönerek her zamanki nezaketiyle selam verdi ve konuşmaya başladı.

“ Yeşil kadınlara selam olsun. Sohbetimize devam edebilmemiz  için lütfen  görünür olur musun Diara?”

Narbulad'ın baktığı yönden parıldayan ışıklar, birden daha da yoğunlaşıp tüm gözlerin kapanmasına yol açtı. Işık huzmesi tekrar kaybolduğunda hakikaten yeşil renkli bir kadın tüm ihtişamıyla karşılarında duruyordu. Teninin yeşil olması dışında olağan üstü bir görünüşe sahip Diara, gülümsediğinde tüm ağaçlar onunla birlikte gülüyormuş gibi bir his yayılıyordu. Uzun parlak saçları, iri kömür gözleri ve biçimli burnuyla bir çok erkeği önünde secde ettirebilecek bir güzelliğe sahipti. Aaron üzerinde tesirini göstermeye başlamıştı bile. Zira Aaron büyülenmiş gibi  ağzı açılmış, Diara'yı izliyordu. Gözlerini deviren Alayla, sert bir hamleyle Aaron'un çenesinden bastırarak ağzını kapattı. “ içine düşeceksin şapşal” diye fısıltıyla seslense de tesir altına girmiş genç adam onu duymamıştı.

HEYL EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin