17. Bölüm "

232 9 2
                                    

Okullar kapanmış her şeye ara verilmişti. O yaz tatili geçer mi hiç? Sen yoksun , ben yokum biz yokuz...

Bazen çok güzel salak yaparım ben sadece karşımdaki açıklama yapsın diye yada ondan duymak istediğim şeyleri söylemesi için...

Uygur bir sabah beni aradı Can'ı ara lunapark'a gidicez yine dedi. -Bu fırsat kaçar mı be- "Neden dışarı çıkmak istiyosun"dedim bir anda. "evde sıkıldım be başka ne olcak." dedi. -ODUN!- " hiç halim yok gelemem." dedim. -Heee halim yok heee, o an canım sarma çekti dese sarıcak durumdaydım. Çocuk beni aramış ve dışarı çağırıyor, seke seke gelirim .- "ya kızım gel işte." dedi.

Ya sadece canın sıkıldığında arayacağın biri miyim ben ya? Iyice moralim bozulmuştu. "Canım sıkıldı diye değil işte hadi ya." -işte biz buna salak yapma sanatı diyoruz.- " ne yani başka ne olucak sıkıldığın için gelemem ben." -ııı birazda çirkeflik koy içine karıştır iyice.- "ya özledim özledim hadi ara Can'ı ... bip bip biiip bip bip biiip." Tam bir ayı bu çocuk.

Hem özledim dedi hem yüzüme kapadı.

Neyse aradım Can'ı ama işi varmış siz gidin dedi. Ama biliyorum baş başa gitmeyiz, istemez. Ya bazen durup düşünüyorum ne zeki çocuk bu Can.. " Ben şimdi Uygur'u arıyorum gelicem diyorum ama son anda işim çıkıyor ve siz bunu fuarın önünde öğreniyorsunuz , ordan da geri dönmez hadi kolay gelsin." -Uygur ve ben başbaşa 😉😉 -

Buluşup fuara gittik. Ben zayıfladığım anlaşılsın diye vücut hatlarımı belli eden bir bluz ve şort giymiştim. Arada bana baktığını hissediyordum. 10 dakika kadar bekledikten sonra Uygur'a telefon geldi. Tabiki Can'dı arayan. "gelemiyormuş, Offf ne yapsak çok sıkıcı olucak." dedi.

O anda tüm hevesim kaçtı. "geri dönelim zaten istemiyordum, ve biliyorum sen benimle eğlenemezsin." Gerçekten çok üzgündüm ve bu hem ses tonumdan hem de yüz ifademden anlaşılıyordu.

Beni üzdüğünü fark etti ve şakaya vurmaya çalıştı "yine sana kaldık ama buraya kadar gelmişken dönmek olmaz ne yapalım." dedi gülümseyerek. "gerçekten ben gitsem iyi olucak." dedim yıkıldığımı anlamasın diye zorla gülümsemeye çalışarak.

Kolumdan tuttuğu gibi beni lunaparka götürdü ama ben hala isteksizdim. "Tamam ama sadece 1 oyuncak ?" dedim ciddi bir tonla. "kızım sen de ne naz yaptın ya , tamam 1 oyuncak sonra gidicez."

Jeton kuyruğunda beklerken neye binsek diye etrafa bakınmaya başladık. Ilk olarak radar var ama Uygur ona asla binmez biliyorum. Bir kere sınıftan arkadaşlarla geldik ve ben çok ısrar ettim binelim ilk olucak diye. Zorla bindik ve en öne yan yana. Resmen titriyordu ve indiğimiz an boynuma atladı. Aslında ona mı binsek 😒

Sonra uçan halı var, aşağı düşmemek için dua ettiğim. Sonro korsan gemisi var felaket bir şey, kalbim dayanmaz. Kotku tüneli desen ikimizde korkuyoruz. Kamikaze desek gördüğüm an kalbim çok hızlı atıyor. Crayz dance var çok hızlı dönüyor ve çok korkunç görünüyordu.

Jetonları alıp sıradan çıktık. "Neye binelim hanımefendi?" dedi. -Ay kibarım ya.- Sarılır belki diye "RADAAAAR?!?!?!?" dedim. Ama dediğim an suratı değişti . "ASLA ASLA ASLA ASLA ASLA..." Bağırmaya başladı. "aman tamam sakin ol, sadece öneriydi zaten zorla bindiremem ya. E sen söyle ne olsun?" Bakışlarını tabip edince crayz dance'ı işaret ettiğini anladım. "ama o çok hızlı ve ben korkarım." dedim "yanında ben varım saçmalama." dedi. -aman ne rahatladım .-

Yerlerimize oturup başlamasını bekledik. Birbirimize bakıyorduk. -yanımda olmasa asla binmem yani asla asla asla asla-

Hareket etmeye başladık. Ilk başta yavaşça dönüyorduk ama bir anda o kadar hızlandı ki çığlıklarıma engel olamadım. Tam o sırada oyuncak durdu ve ne çabuk bitti dedim kendi kendime. Sağa sola baktım ama inen kimse yoktu. Arkamıza döndük ve kadının bayıldığını gördük. Uygur ben sakinleşeyim diye " aaa en güzel yeriydi ama " dedi .

Yeniden başladık ve hızla dönüyorduk. Ben çığlıklar atarken oyuncağı çalıştıran adamın sesini duyduk, mikrofonu almış bir şeyler söylüyordu. "çığlık atan bayan çok korkuyorsanız duralım!!!" Uygur'a baktım. "ben biraz korkuyorum..." dedim.

Keşke ilk başta deseydim. Bir anda elimi sımsıkı tutamaya başladı. Hani öyle boş boş da değil yani parmaklarımın arasından parmaklarını geçirdi . Sahiplendi sanki.

Adam bana sesleniyordu. "bayan ne diyorsunuz ?" Uygur'un eli hem çığlıklarımı kesmiş hem de cesaret vermişti bana " daha hızlı dönmüyor mu bu !!!!!" "hahahahah tabi bayan"

Daha hızlı dönerken bir an saçımı düzeltmek için elimi çekmek isterken daha da sıkı tuttu elimi... Hayatımda bitmesini istemediğim nadir anlardan biriydi bu.

Durağa giderken de yol boyunca da konuşmadık. Sadece arada kaçamak bakışlarla birbirimize gülümsedik. Tam Uygur iniyordu ki bir anda dönüp " sen bırakmaya çalıştıkça daha sıkı, daha istekli ve daha güçlü tutucam elini." dedi ve benim şaşkın bakışlarıma karşılık gülümseyerek indi.

Mutluluktan ölmek üzereydim ki telefonum çaldı. Arayan annemdi "2 ekmek al kızım." Ya dizi yada filmlerde de en romantik anları bölüyorsunuz böyle ayıp ama. Tam Oscar'lık bir performans sergiliyordum ben!!

Gece yarısına doğru tam yatıcakken bir mesaj geldi. UYGUR' DAN!!!!! Mutluluktan zıplıyordum. Mesajı açtığım an nefesim kesildi 'ben özür dilerim. Bugün yaşananlar doğru değildi. Yanlış anlama istiyordum ama doğru değil, lütfen aramızda kalsın ve unutalım. '

Ne yani elimi nasıl tuttuğunu, bana nasıl baktığını mı unutayım?? Hemde sebepsiz. Bu hiç adil değil ama sana karşı çıkacak gücüm yok. O yüzden unutmak istedim , denedim en azından.

Ama zorundaydım unuttum.

Küçük bir lise hikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin