"Bir açıklama bile yapmayacak mısın?" Demişti Lucy, yağmurun altında durduğu için gözyaşları belli olmuyordu. Karşısında duran kişi, Loku'u artık onun tanıdığı Loke değildi sanki. Elinde duran telefonu iyice sıktı, o gün fotoğraflarını çekmişti. Fotoğrafın olduğu telefonu fırlatıp kendini suçlu hissetmesini istiyordu. "Eğer başından beri beni sevmiyorsan benimle çıkmamalıydın..." Titreyen dudaklarını birbirine bastırdı.
Loke sadece gözleri kısık bir şekilde yere bakmakla yetiniyordu, yüzü buruşmuştu. Sanki kırgınmış gibi görünüyordu. "Deli olduğumu düşündüğün için mi yoksa?" Sesi gittikçe kısılıyordu.
"Cevap ver bana." Sesi iyice titremeye devam ediyordu, "Seni aldatmadım, ben..." Cevap veremiyor gibiydi, sanki bir şey konuşmasını engelliyordu. Lucy dayanamayıp yanağına tokadı yapıştırdı. "Bunu evinde çıplak bir şekilde yattığınız kızla da tartıştınız mı?" Kafasını hayır anlamında sallıyordu, yüreği acıyordu. "O kıza kızamıyorum, sevgilisi olmasına rağmen birisinin peşinde sürten sensin, iğrençsin sen Loke!" Tekrar vurmak istemişti ama yapamıyordu, Loke'un gözlüğü yamulmuştu.
Gözlüğünü düzeltti, yine de ona kıyamıyordu. İğrençti bu, arkasına dönüp yürümeye başladı. Deli gibi ağlıyordu, bağırışlarını yağmurun sesi bastırıyordu. Kendine hakim olamıyordu, bundan başka ne yapabilirdi ki? Onunla mutlu olamıyordu, başka birine gitmişti anlaşılan. Lucy gidip onun mutluluğunu bozduğu gibi yaygara çıkartarak mutluluğunu bozabilirdi ama yapmadı.
Onuru vardı, annesi ona böyle olmayı öğretmişti. Bunu da atlatacaktı, sadece zamana ihtiyacı vardı.
Burnunu çektiğinde Gray gözünün içine bakıyordu. "Yine mi ağlayacaksın?" Elinde krakeri ile oturmuş ona bakıyordu, bu hali gülmesine sebep olmuştu. "Bütün ciddiyetimi bozuyorsun." Gözlerini ovaladı, Loke ile arasında geçen her şeyi ona anlatmıştı. Gray'in tepkisi ise 'vay orosbu çocuğu, ama annesinin de suçu yok üzgünüm şimdi' olmuştu. Söverken özür dilemesi ayrı bir şeydi.
Gray, çocukluk arkadaşıydı. Annesi, annesi Mika ile arkadaştı. İster istemez onlarda tanışmışlardı, Gray'i çocukluğundan beri buz çocuk diye tanırdı. Ruslar kolay kolay üşümüyorlardı, bundan kaynaklıydı galiba.
Liseye kadar beraber gelmişlerdi, ortaokulda ise bir ortam yapmışlardı. Bu ortam, kurdukları bir gruptu. Bu grupta Loke'da vardı. Bu sayede onunla tanışmış, üç yıldan beri onunla çıkmıştı.
Düşünceleri Gray'e geri kaydı, boş durduğu nadir zamanlardandı. Fazlasıyla inek bir öğrenciydi, babası gibi doktor olmayı amaçlamıştı. Sayılar ile arası bayağı iyiydi, sürekli bunu onun yüzüne vursada Lucy sözel olarak onu zerre anlamıyordu. "İlişkilerin yüzde elli dördü bitmeye mahkum, hesaplama yaptım da şimdi." İster istemez güldü, sinirleri bozulmuştu.
Ayrıca bu buz çocuğun garip bir kalbi vardı, donmuş gibiydi. Olaylara hep mantıklı yaklaşırdı, duygusal olduğunu göremezdiniz. Çok nadirdi bu. "Moralimi bozuyorsun." Deyip elinde bulunan krakere daldırdı elini. Bir kaç tane aldıktan sonra ayaklandı. "Nereye gidiyorsun?"
"Biraz kafa dinleyeceğim, zaten okul bitmek üzere. Derse girmeyeceğim." İlerlemeye başladı, aklı yine düşünceler ile doluyordu.
Derin bir nefes aldı, artık gam yemem diye düşünüyordu. Aldatılma, sevdiğin birisinin ölümü görmek ve benzeri şeyleri çoktan yaşamıştı.
Bu yaşadığı şeylerden birisi de deli damgası yemiş olmasıydı.
Çok fazla meraklıydı, özellikle okulun geçmişine. Burada fazlasıyla garip olaylar yaşanmıştı, bu okulun yerinde önceden bir asil bulunuyordu. Yazdığı müzikler ile biliniyordu, sonrasında ise ne olduğunu bilmiyordu Lucy.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster In The Mirror [Nalu]
FanfictionLise son sınıf öğrencisi olan Lucy, oldukça meraklı bir kızdır. Aldatıldıktan bir kaç gün sonra okulun tuvaletinde bir gariplik olduğunu fark eder. Tuvalette bulduğu bu garip tablonun üzerine gitmeye kararlı olan Lucy, kendini başka bir zamana ve bo...