"Sizin için yine tehlikeli olacak, geçmişte yaşadıklarınızı biliyorsunuz." Natsu gerilmişti, Mirajane her zamanki gibi ona yardımcı olmaya çalışıyordu. "Merakı burayı keşfetmesi için yeterli, ifşa olmayacağım çünkü ona kimse inanmayacak." Kendinden emin bir halde konuşuyordu. "Onu deli yerine koyacaklar, bu seni üzmeyecek mi?"
"Senin işlerinin olduğunu sanıyordum." Konuyu değiştirmişti, üzgündü ama bu soruya cevap vermek istemiyordu.
Mirajane piyano odasından çıktıktan sonra karşıda duran aynada kendine, ardından ise parmağını şıklattıktan sonra kıza bakmaya başladı. Aynalardan onu takip edebilirdi. Yinede endişeleri vardı, kafasını bir sağa ve sola salladı. Bu sefer sadece görevler olacaktı, yine büyük konuşuyordu.
~
Zilin çalması ile etrafta Juvia'yı aramaya başladı Lucy. Telefonlarına cevap vermiyordu ve oldukça merak ediyordu onu, evine gidip bakmak isterdi ama yaşadığı bir kaç küçük olaydan sonra o onu davet etmediği sürece evine gitmeme kararı almıştı. Bu ikisi içinde iyi olurdu.
Loke'ye (Hatam varmış, Loke; Loki diye okunduğu için bundan sonra ona göre kesme işaretiyle ek kullanacağım. Üzgünüm.) bir kaç kere rastlamıştı ama ikisi de birbirini görmezden gelmişti. Gray ise şu sıralar pek ortada görünmüyordu. Onunla ara sıra konuşuyordu ama galiba işleri olacaktı ki geçiştiriliyordu. Bu yüzden onu da kendi haline salmıştı.
Yalnızlık çekiyordu, gördükleri rüya ya da kabus değildi ve bunu birisine anlatıp kanıtlamak istiyordu. Gerçi kim inanacaktı ki? Zamanda geriye gittim, ya da boyutta ve atlaya atlaya çok fazla şey gördüm. Yüzü görünmeyen adamın biri benimle konuştu ve ellerimde duran yaralar iyileşti, çok mantıklı gelmiyordu kulağa.
İki gündür bu düşünceler arasında boğuşuyordu işte.
Hava gittikçe soğurken kalın giyinmediği için kendine kızmaya başladı, ne akla mantığa ince gömleğini giymişti ki? En azından okul kazağını giyebilirdi. Somurtmaya başladı. Ellerini birbirine sürtüp ısınmaya çalıştı.
Kütüphaneye gidip araştırma yapmayı düşünüyordu, ev ve kütüphanenin yolu çok ayrı olmasa ilk önce üzerini değiştirebilirdi ama buna üşenmişti. Annesine bir mesaj attı, merak eder miydi bilmiyordu gerçi. Babası öldüğünden beri yeni ailesi ile kalıyordu. En azından öyle denebilirdi. Küçüklüğünden beri annesi ile pek yakınlaşamamış, onunla genel ilgilenen babası olmuştu.
Babası ise o küçükken trafik kazasında ölmüştü. Durum bundan ibaretti. Aslına bakarsak annesi ondan evlenmeden önce izin almıştı, her ne kadar istemese de kabul etmişti. Adam iyi birisiydi ve kim annesinin mutlu olmasını istemezdi ki? Bencillik yapabilecek kadar güçlü değildi Lucy bu konuda.
Kütüphaneye geldiğinde, arka kapıdan girmeyi tercih etti. Ayaklarına bakarken, eliyle kapıyı hafifçe ilerletti. Kafasını kaldırdığında ise yine o evdeydi.
Şu iki gün önce bulunduğu ev. Vücudu ısınırken yine irkilmişti, birazda korku sarmıştı içini. Yine piyano sesi geliyordu, çalan kişi Natsu olmalıydı. Lucy yine harika çaldığını geçiriyordu içinden. Piyano sesine ilerledi ve kapıyı ittirdi. "Merhaba." Diye içeri girdi. Cevap gelmemişti, galiba bestenin bitmesini beklemeliydi.
Köşeye oturduğu gibi çalmayı kesmişti, bir şey mi yaptı diye etrafına baktı. "Bir sorun mu var?" Demişti endişeli bir ses ile. Natsu ise öylece duruyordu, parmakları devamını çalmak için duruyordu. "Beni... Duyuyor musun?" Sessizlik bir süre hakim sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster In The Mirror [Nalu]
FanfictionLise son sınıf öğrencisi olan Lucy, oldukça meraklı bir kızdır. Aldatıldıktan bir kaç gün sonra okulun tuvaletinde bir gariplik olduğunu fark eder. Tuvalette bulduğu bu garip tablonun üzerine gitmeye kararlı olan Lucy, kendini başka bir zamana ve bo...