0.7

6.2K 350 295
                                    

"Her şeyi berbat ediyorsun."

Barış kendini geriye atıp ıslak yeri ve yağan yağmuru umursamadan yere otururken, Ali yüzünü ovuşturdu.

"Hayatıma girdiğinden beri düzelmesi gereken hiçbir şey düzelmiyor. Mahvettin... Beni mahvettin."
Barış güldü. "Ne güzel, sen de beni." Başını iki yana sallarken alt dudağını ısırdı. "Belki de yeni yeni ödeşiyoruz."

"Saçmalama," dedi Ali. "Bitti artık."
Bu sözler Barış'a o kadar komik ama tanıdık gelmişti ki kahkaha attı. Onca yıldır ne zaman bitti dese, Ali daha çok kendine çekiyordu onu. İlk defa bu kadar onun olmaya yaklaşmışken, hayatından basıp gitmesi söz konusu bile olamazdı.

"Ne gülüyorsun?" dedi Ali. Bozulmuştu.

"Hiç," işaret parmağıyla gözünü kaşıdı hafifçe. "Hiçbir şeye." Ayaklandı sonra.

Alacağını almıştı ve almaya da devam edecekti. Ali'nin başkası olsa onu mahvedecek olan sözleri, Barış'ın aşktan duvarını sarsmıyordu bile. Sadece hoşuna gidiyordu. Kafası karışmıştı. Kapılmak istemiyordu Ali ve bu onu sadece tatmin ederdi.

"Unut," diye seslendi Ali, Barış arkasını dönüp yürümeye başladığında. "O şeyi... Dibine kadar kızlardan hoşlanıyorum. Boşuna umutlanmanı istemem."

Sarışın arkasını dönmemiş, ama başını hafifçe geriye atmıştı. Kolay sanıyordu. Hiçbir şey hissetmeyen bir adama göre öyleydi de. Ama Barış yapamazdı.
"Kolaysa sen unut," dedi Barış. "Benden unutmamı isteme."

Birkaç adım daha ilerledikten sonra durdu. "Eve dönerken dikkatli ol ve bir daha kimseye bu havalarda gitme. Bu defa seni kurtaramayabilirim." Tam gitmeye hazırlanırken bir şey daha hatırlamış, onu da duyduğuna emin olduktan sonra evinin yolunu tutmuştu. "Artık ödeştik, kafana takmana gerek yok."

Ali giderken onu izlememek için kafasını çevirdi. Bir süre öylece oturdu yaşadıklarını tartmak için ama normalde onu asla rahat bırakmayacak, didikleyecek olan düşünceleri, şimdi aklında sabit durmuyordu. Karışmıştı.
Vücudundaki tüm kan dudaklarında toplanmış gibi hissediyordu.

"Çıldıracağım..." ne yaptığının yeni yeni farkına varıyor gibi, başını ellerinin arasına alıp dizlerine kapandığında, kendini yiyip bitirmek üzereydi. Nefeslerini düzene sokmaya çalışırken kendine işkence çektirmeyi kesti. Bir anda tüm düğümlerini çözdü, tabularını kaldırdı ve dışarıdan izledi kendini.

Evet, ne kadar inkar ederse etsin ondan etkileniyordu.

Hayalindeki şeyi tatmak istemişti sadece ve dudakları dudaklarına değdiği an daha fazlasını istemişti.

Kendini on yedi yıldır tanıdığını sanarken, belki de yanılmıştı. Hissettiğinin aşk olmadığına emindi, aşık olsa da anlamazdı zaten. Ama hissettiği arzu ve tutku engellenemez derecede fazlaydı.

Her şeyi yeni yeni idrak etmeye başlarken, Barış'ın "seni seviyorum" sözü yankılandı kulaklarında ve nefesi kesildi. Kalbi sıkışmış gibi hissetmişti.
Kendine geldiğinde, kalp atışları saniyede beş yüze çıkmış olabilirdi. Dışarıdan geçen birinin sesini duymasından korkarak elini soluna götürdü. Ses o kadar şiddetliydi ki içinde, tüm sokakta yankılanıyor gibi hissetmişti. Bu da neyin nesiydi?

"Beni mahvediyorsun." demişti Ali. Yine olsa başka bir karşılık vermezdi. Onu düştüğü çukurdan çıkarmasını umarken o da dahil her şeyin içine sıçıp kenara atmıştı Barış sanki. Şimdi tamamen bok içinde yüzüyordu. İçinden ona teşekkürlerini sıraladı.

Tekrar tekrar baştan sarıyordu Barış'ın onu sevdiğini söylediği cümleyi aptal beyni. Bir kere yetmiyormuş gibi. Yine de her seferinde farklı bir tını, anlam kazanıyordu nefret ettiği cümle. Mesela, seni seviyorum belki de dünyanın en ilginç cümlesiydi. Ya da aklına bile gelmeyecek bir heriften aldığı için olabilirdi bu düşüncesi. Sonuçta her gün bir erkekten ilan-ı aşk duymuyordu...

stop making me think about you || bali [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin