"Ali!" dedi Barış gözlerinden yaşlar boşalırken. Kapıyı açıp kafasını uzattığında onu bekleyen herkes telaşla ayağa kalkmıştı.
Başka kötü haber duymak istemiyorlardı. Hepsi güçten düşmüştü. Fazlasını kaldıracak hal kalmamıştı.
Yaprak sersemleyerek duvara tutunurken Gökhan bileğini kavrayıp ona destek olmak ister gibi sıktı. Korku dolu birkaç saniyelik bekleyişten sonra Barış'ın dudaklarından, ortamı bayram havasına sokan haber dökülmüştü."Ali," dedi Barış. Nefesine doyamıyordu. Sanki o uyurken nefesi kesilmiş de, yeni kendine gelmişti. "Ali uyandı!"
***
Ellerini mümkünmüş gibi biraz daha kenetledi birbirlerine. Baş parmağıyla serumun bağlı olduğu elini okşuyordu. Ben buradayım der gibi.
Ben buradayım ve sen gitmediğin sürece tek bir adım bile uzaklaşmayacağım senden der gibi."Ali, geçmiş olsun oğlum." dedi Zeliş başını Barış'ın arkasından uzatarak. Gözlerini kapatarak teşekkür edebilmişti Ali. Bitkindi, daha kendine gelememişti.
Başıyla Gökhan'a işaret ettiğinde tek bir hareketiyle odanın birkaç dakika içerisinde boşalmasını sağlamıştı.
Kalabalığın onu huzursuz ettiğinin farkında olan tek kişi Barış'tı çünkü. Ortama garip bir sessizlik hakim olsa da beş dakika önce hepsi bir ağızdan konuşuyordu. Barış'ın yanına sokulmasıyla hepsi susmuştu. Alışkın olmadıkları, garipsedikleri ama saygı duydukları bir durum...Oda tamamen boştu şimdi. Sadece ikisi vardı ve bu ona hiç olmadığı kadar iyi hissettiriyordu Barış'a. Sanki o uyurken ölmüş de, şimdi canlanmış gibi bir mahmurluk vardı üzerinde ama umurunda bile olmadı.
İlk cümleleri, "Ödümüzü koparttın. Sana bir şey olacak diye gözüme bir damla uyku girmedi." oldu. Sesi günlerdir toplasan iki dakika bile konuşmadığından, kısık ve hırıltılı çıkmıştı.Ali'nin formaliteden verdiği cevabına ise yorgunluğu bulanmıştı. "Ali Tekelioğlu sözlerini tutar. Ben sana söz verdim. Hiçbir yere gitmeyeceğimi biliyor olman gerekirdi. Keşke uyusaydın."
Barış ince düşüncesini duyduktan sonra hafifçe yanağındaki derin çukuru okşadı.Bundan sonra uzunca bir süre sustular. Bakışları odanın içerisinde bir tur dolaştıktan sonra birbirlerininkinde takılı kalıyordu. Bunu bir süre boyunca farkında oldukları, ama gizlemeye çalıştıkları bir oyun gibi sürdürdüler. Ta ki Barış, "Nasıl hissediyorsun sevgilim?" diye sorana kadar.
"İyiyim teşekkür ederim, diye kestirip attı Ali. Soracağını bildiğinden ondan önce davranıp eklemişti tüm dürüstlüğüyle. "Biraz ağrım var ama geçer. Korkma."
Gülümseyerek başını salladı ve Ali'nin yastığına sokulup yattı. Bedeni dışarıdaydı ama yine de hayatının en huzurlu ve en rahat dakikalarını geçiriyor sayılırdı. Ali'nin iyi olduğuna işaret eden her şeyi minnetle zihnine kabul ediyordu.
O mutluluk denizinde yüzerken Ali'nin kafasında tilkiler dönüyordu."Annemler gelmedi mi?" diye sordu düşüncelerini ortaya dökerek. Bu soru ile beraber Barış'ın başından aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Nasıl cevap vereceğini toparlaması için fazlasıyla açık verdiği birkaç kocaman saniyeye ihtiyacı olmuştu ve Ali'ye cevabı veren bu sessizlikti.
"Gelemediler ama yanında olduklarını sana iletmemizi istediler. Özür diliyo-"
"Bana yalan söylemene gerek yok," dedi Ali gülerek. Beklediğinden sakin karşılanmıştı ama kalbindeki kırıklardan olsa gerek, sesi çatlak ve dağılmış çıkıyordu dışarıya.
"Ben alıştım artık. Onların yokluğu çok koymuyor. Sen varsın ya, orası yeter..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stop making me think about you || bali [boyxboy]
Fanfic"Kes şunu." dedi Ali. Nefesi hala düzene girmemişti. "Ne?" dedi Barış. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Eğer olsa, kalp krizi geçirebilirdi. "Neden bahsediyorsun?" Ozansoy'un onu öpmesini isterken sesinde oluşan tını, şimdi onun sesine yansımıştı. Ali bö...