Ela anlamamış gözlerle bakarken, Mert kapının kenarına elini dayayıp yorgunca konuştu.
- Sana geldim Ela çünkü sorularımın muhatabı ortada yok.
- Mert iyi görünmüyorsun. Ağladın mı sen ?
- Ne önemi var ? Benim artık ne önemim var ? Bitmiş, kaybetmiş bir adamım ben.
- İçeri gel istersen.
- Konuşacağız. Uyuyup kalmama izin verme lütfen.
- Tamam, tamam. Konuşacağız.
Konuşacağız demek kolaydı da bu adam Hayal'i soracaktı besbelli. Ne diyecekti Ela ? İhanet etmeme kararını henüz almıştı. E şimdi ? Konuşsa ihanetti, sussa ihanet.
..
Mert salona geçmişti. Ela ise kahve yapacağını söyleyip mutfağa kaçmıştı. Fırsat kazanmak istiyordu. Ama nereye kadar kaçacaktı ? Bazı şeyleri yaşadıkça fark ediyordu. Hayal bu yüzden onu seçmişti. En yakınıydı Hayal'in ve Mert Hayal'siz kaldıkça soluğu kendinde alıyordu. Mert'in yaptığı makuldü, cevaplar kendindeydi evet. Peki ya sorular ? Ela'nın kendi için bile yanıtlayamadığı sorular vardı. Neden kabul etmişti ? Gözlerinin önünde yaşanan bir aşkın, ipini çekecek olan kadın olmayı neden kabul etmişti ? Ölmek üzere olan bir dosta verilen söz, kendi ruhunu bu derece alt üst edecek bir fırtınanın içine girmesine sebep olacak kadar zaruri miydi ? Mert ? Sadece dostu olmaya karar vermişti. Hayal'in sözleri kulağında, Mert de tüm çaresizliğiyle yanı başındayken dost kalabilecekler miydi ? Hem Mert'le hem Hayal'le aslında..
- Tek şekerli, sütlü ?
- Detayları asla atlamıyorsun değil mi ?
- Meslekten kalma huy diyelim.
Fincanları Mert'in önüne masaya bırakıp, kendi kanepenin diğer ucuna oturdu Ela.
- Dinliyorum.
- Hayal'e ulaşamıyorum.
- Anlamadım. Başka birinden bahsetmiştin ? Hayal'i arıyor musun hala ?
Ela tüm bunları o kadar kurgusuz söylemişti ki. Demin mutfakta neler düşünmüştü oysa. Hayal'i soracağını da biliyordu. Ama bu damarlarına hafifçe sızan kıskançlık neyin nesiydi ? Hayal'in kocasıydı o. Hem Hayal kendine ona bir çocuk ver demişti, kalbini ver değil.
- Ela ! Onu tanımıyormuş gibi konuşuyorsun. Hayal o ! Senin kardeşin, benim biricik karım.
Ellerinde Mert'in çocuğu, bir hastane odasında olsa bile ' senin kardeşin, benim biricik karım ' sözlerini unutmayacaktı Ela.
- Özür dilerim. Özür dilerim ama daha dün gece içki masasında ' bir başkasına aşıkmış ' diyorsun, seni zor topluyorum. Şimdi gecenin bir vakti kapıma dayanmışsın, ' biricik karım ' diyorsun. İnan ne düşüneceğimi şaşırdım.
Koltukta biraz Ela'ya doğru kaydı Mert. Ve bir anda başını Ela'nın omzuna gömüp ağlamaya başladı. Dakikalar sonra ayrıldıklarında tekrar Ela'ya dönüp ıslak gözleriyle konuşmaya başladı.
- İnan ben de bilmiyorum. O geceden sonra evimize gittim ilk defa. Her şeyini almış, kokusu kalmış bir tek geriye.
Zorlukla yutkundu Ela. Hayal yoktu artık. Yüzleşmiş oldu bu gerçekle tekrar.
- Ofiste de Burak'la konuştum. Boşanma davası açmış. Kendi katılmayacakmış. Bu kız neden kaçıyor ? Hamilelik için doktora gidene kadar hiçbir şey yoktu. Biz iyiydik. Çok iyiydik. Söyle bana Ela. Sana yalvarırım bildiğin bir şey varsa anlat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADIN KALMALI
Aktuelle LiteraturYüreğini emanet bırakmıştı kadının avuçlarının arasına. Emanet bir kalple, sevilebilir miydi tekrar ? Ruhun ruhuna aksın, bedenin bedenine kavuşsun; ben sizi izliyor olacağım demekti gidişi. Peki hangi sevdalı yürek böyle bir gidişi hak ederdi ? 'Bi...