Gözlerinden akan birkaç damla yaşla geri çekilmesini bekliyordu Mert'in Ela. Dudaklarında hissettiği dudaklar, yanaklarında hissettiği eller sıcacıktı. Zaten ihanetin yangını hep sıcaktır diye düşündü. Bir süre sonra Mert kendini geri çekti. Elleri hala Ela'nın suratındaydı ve gözlerinin içine bakıyordu.
- Neden ağlıyorsun ?
- Tamam sen kazandın. Şimdi bırak artık beni gideyim Mert.
Kendini geri çekmeye çalıştı. Ama Mert bir türlü buna müsaade etmiyordu.
- Ela. Seni kendini çöp gibi hisset diye öpmedim.
Gözlerini kocaman açıp dinlemeye başladı Mert'i. Ne ara onun karşısında bu kadar çaresiz bir hale gelmişti. Hayatı boyunca aşkın en büyük zayıflık olduğuna inanıp, aştan da aşık olmaktan da hep kaçmıştı. Şimdi bu oluyor olamazdı değil mi ? Sadece gururu kırılıyordu. Tüm bunlar bu yüzden oluyordu.
- Seni, söylediğin şeyleri ispat etmiş olmak için de öpmedim.
Sessizlikle bekliyordu Ela.
- Seni benden gitmen için değil, aksine benle kalman için öptüm ben Ela !
Ela bir anlığına ışıldayan gözlerini yere çevirdi. Bu şekilde olmazdı. Mert'in boynuna atlamayacaktı herhalde. Birkaç saniye sonra kaldırdı başını.
- Ben anlamıyorum Mert. İlk defa kendime, ne olduğuma, nerede olduğuma bu kadar yabancıyım.
Bir hamlede kollarının arasına aldı Ela'yı Mert. Uzunca bir süre sarıldı. Saçlarını kokladı usulca. Ela önce şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti. Yavaşça gevşedi sonra Mert'in kollarında.
- Senin bir suçun yok. Yanlışın yok. Sana bunları yapmaya da hakkım yok biliyorum ama. Yaralarımın ilacı dudakların Ela. Tıpkı ruhuma iyi gelenin, sen olduğu gibi.
..
Üst katta, bir kaç kere Hayal'le eşinin misafiri olarak kaldığı odada gözyaşları içinde uyumaya çalışıyordu şimdi Ela. Az önce olanları idrak etmekte hala güçlük çekiyordu. Mert ne demek istemişti tam olarak ? Ruhuma iyi gelen. Gerçek miydi tüm bu söyledikleri ? İsteyerek mi öpmüştü kendini yani ? Doğruldu yataktan, ayağa kalkıp odanın boylu boyunca uzanan camından manzarayı izlemeye başlamıştı. Birden başını dolunaya doğru çevirip konuşmaya başladı.
- Aynı manzarayı mı paylaşıyoruz şu an ? Bilmiyorum. Mert ne düşünüyor ? Bilmiyorum. Büyük ihtimalle kendi bile bilmiyor. Sen orada ne haldesin ? Bilmiyorum. Benim ne halde olduğum hakkında ufacık bir fikrin de senin olamaz. Sen ne yaptın bana Hayal ? Sen bize, kocana, kendine ne yaptın böyle ?
' Geç oldu, en azından gitme ' demesi yetmişti Mert'in. Bunca olanın içinde kendini aynı çatı altında güvende hissedip, bu odaya sığınmıştı işte Ela. Çaresizliğin ortasında aşka tutunmak istiyordu. Önce aşık olup hayata umutla bakan olacağına, geleceğe dair umutlarını aşka yüklüyordu. Bu çok büyük bir yanlıştı. Aşk bir kere girince kalbine hep daha fazlasını isteyecekti. Ve aşka yabancı, sevmeye tecrübesiz bu kadın bunun henüz farkında değildi.
..
Masanın üstünde duran telefonuna yöneldi Mert ve tereddütsüz o numarayı tuşladı.
- Kardeşim ters zamanda aramadım umarım.
- Olur mu abi ? De sen bu saatte hayırdır ?
- Yüz yüze konuşsak biraz Burak. Ama bizim tarafa gelsen. Ben evden çok uzaklaşamayacağım da.
- Olur. 1 saat içinde senin yerdeyim o zaman.
Mert bir an önce kendini evden dışarı atmak istediği için erkenden gidip oturmuştu mekanda herhangi bir masaya. Kısa bir süre sonra da Burak gelip, tam karşısında yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADIN KALMALI
Aktuelle LiteraturYüreğini emanet bırakmıştı kadının avuçlarının arasına. Emanet bir kalple, sevilebilir miydi tekrar ? Ruhun ruhuna aksın, bedenin bedenine kavuşsun; ben sizi izliyor olacağım demekti gidişi. Peki hangi sevdalı yürek böyle bir gidişi hak ederdi ? 'Bi...