1: I'm watching

24.5K 1.4K 849
                                    

"Bitirelim o zaman" 

Taptığım, öpmeye kıyamadığım dudaklarından, gözlerinin doluluğuna ters düşen sözler dökülürken o an kalbimin sıkıştığını hissetmiştim. Sanki biri canlı canlı gömüyordu beni. Nefessiz kalmıştım.

"Bitirelim. Elimden başka bir şey gelmiyor. Senin için, senden vazgeçebilirim" 

Sözleri ikimizin de gözlerindeki pınarları taşırırken dudaklarımı birbirine bastırarak sertçe yutkunmuştum. Boğazımdaki yumru geçmiyordu. Saatlerce ağlasam da geçmeyecek gibiydi. 

"Kendine iyi bak, olur mu Taehyung?" Demişti sessizce gözlerinden akan yaşlar dudaklarının arasına karışırken. Titriyordu. Titriyorduk. 

"Özür dilerim" demiştim, diyebilmiştim sonunda. "Çok özür dilerim"

"Özür dileme" demişti gözlerindeki yaşlara inat sertçe yutkunup gülümsemeye çalışırken. "Senin bir suçun yok."

"Özür dilerim Jungkook" demiştim çaresizce. Elimden başka bir şey gelmiyordu. Çaresizdim. Korkaktım. Aptaldım. Özür dilemekten başka hiçbir şey yapamayacak kadar acizdim. 

"Sorun yok" demişti olgunca, harika ilişkimiz boyunca sevimli, nazlı, utangaç çocuk olan Jungkook. Onu bu hale soktuğum için kendimden nefret ediyordum. 

"Sakın unutma.." demiştim titreyen parmaklarımı parmaklarına dolayıp gözlerine bakarken. Ellerini dudaklarıma götürüp tüy kadar hafif bir öpücük bırakmıştım bileğine. "Bizi, sakın unutma. Unutursan.. kaybolurum."

"Unutamam ki" demişti gülümseyerek. "İstesem de unutamam"

O gece bana söylediği son sözler olmuştu bunlar. Onu ne kadar sevdiğimi söylememiştim. O da söylememişti. Söylesem, gidemezdi. Söylese, gidemezdim.

Gidemezdik ki birbirimizden. 

Canım çok yanıyordu. Çok fazla yanıyordu. Tüm vücudum titriyor, kalbim delicesine atıyordu. Gitmesini istemiyordum. Bitmesini istemiyordum. Biz bitemezdik. Bitmemeliydik. Onsuz bir hayat düşünemiyordum.

Ama gitmişti. 

Benim yüzümden gitmişti. Benim için, benden gitmişti. Yine kendini değil, beni düşünerek adım atmıştı. Benim pişman olacağımı biliyordu, ama yine de kendini düşünmeden beni zor duruma düşürmek istememiş ve gitmişti. 

Gittiğinde ölüyormuşum gibi hissetmiştim. Atmak istediğim çığlıklar boğazlarımı parçalamıştı. Ama gitme, diyememiştim. Son kez de olsa cesaret edip sarılamamış, toprak kokusunu içime çekememiş ve dudaklarındaki üstünlüğümü kuramamıştım. 

Ve o gittikten tam altı dakika on sekiz saniye sonra pişman olmuştum. 

Arkasından çıkmıştım ben de, bu anılarımızla dolu odadan. Bizim yüzlerce anımıza şahit olmuş oda, bana ağır gelmişti. Nefessiz bırakmıştı. Anılarımızın güzelliği göğsümü sıkıştırmış, Jungkookun tatlı kahkahası boğmuştu beni. Ölmek istemiştim bir an. Geçici heves olmadığına emin olduğum aşkı, kendi ellerimle bitirdiğim için ölmek istemiştim. Ama dedim ya, bunlar o an hissettiklerimdi. Onu görene kadar bu hissettiklerimden daha kötüsünü hissedemem, demiştim ama hayat bir kez daha acımasızca itmişti beni uçurumdan. Bu sefer, sert düşmüştüm.

Tıpkı, Jungkookun gürültülü bir frenin ardından sertçe yere yığıldığı gibi. 

O an yemin ederim dizlerimin bağı çözülmüştü. Şok dalgası vücudumu esir alırken saniyeler önce ağlattığım bedenin yerde uzanışını izlemiştim saniyelerce, belki de dakikalar geçmişti. Bilmiyorum. 

skyrocket; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin