Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun❤️ genelde güncelleme sanıp yeni bölümü fark etmiyorsunuz ❤️ iyi okumalar ❤️
__
Hayatım boyunca değer verdiğim ve buna karşılık olarak değerli hissettiren kişi sayısı bir elimin parmak sayıs-
Kimi kandırıyorum, o kadar bile değildi. Sadece Jungkooktu işte. Sadece Jungkook bana değerli olduğumu hissettirebilmişti. Ben de doğal olarak tüm hayatımı ona adamıştım. Tüm güzel duyguları ona tattırmak için varlığımı ortaya koymuştum. Ondan başkasını aklımın ucuna dahi getirmemiş, bir başkasına bakmak bile istememiştim. Çünkü yetmişti Jungkook bana. Yetmiş, hatta artmıştı bile.
Yollarına çiçekler bile sermiştim, sevgilimin güzelliğini gölgeleyemeyecek kadar sönük kalan çiçekler hediye etmiştim ona. O da kendini bana hediye etmişti. Birbirimize olan uyumumuz gözlerimizi doldurmuştu çoğu zaman.
Çok konuşmazdık kötü şeyleri, yine de ben her seferinde dudaklarına anlatmıştım dertlerimi. Konuşmamıştık ama anlamıştı beni. İletişimimiz o kadar güçlüydü ki, etrafımızdaki insanlar homofobikliğini sorgulamıştı.
Ona rahat bir hayat sürdürebilmek için derslerime asılmış ve iyi bir üniversite kazanmıştım. Jungkook da benim üniversiteme gelince korktuğum şey başıma gelmemiş, aksine iletişimimiz, birbirimize olan bağlılığımız kat kat artmıştı. Yeri geldiğinde o beni korumuştu yeri geldiğinde ise ben. Onu korumak için çok çabalamıştım gerçekten. Çünkü kusursuzdu. Evet, ben de yakışıklıydım fakat o kusursuzdu. Sohbet ettiği insanı fark etmeden kendine iki dakika içinde aşık etme potansiyeline sahipti. Bu yüzden üzerine titrerken bile tedirginliğim had safhadaydı. Ona yaklaşan her bir tehlikeli insanı tam üç kilometre öteden fark edip, her türlü beladan uzak tutmuştum. Ya da o güne kadar ben öyle olduğunu sanıyordum.
Bunalmıştım. Babamın şiddetinden, dilinden, bakışlarından bunalmıştım. Arkadaşlarımın birer birer beni bırakmasından, aciz olmaktan, korkak olmaktan bunalmıştım ve hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. Onu kendi dudaklarımdan çıkan sözlerle zehirlemiştim. Beynini işgal etmiş, dalgınlığına neden olmuştum. O bizi, beni düşünürken ben bir aptal gibi gidişini dahi izlememiştim. Geç gelmişti kafam yerine. Gitmiştim peşinden ama bu sefer de çok geç olmuştu.
Çünkü ruhumu emanet ettiğim adam, tüm güzelliğiyle yerde yatıyordu. Burnu kanadığında bile kan kaybettiği için üzüldüğüm adam, kırmızı kanıyla asfaltı süslüyordu. Ve ben o an gerçekten bittiğini düşünmüştüm. Ne yapacağımı bilememiştim. Hastaneye nasıl gittiğimizi dahi hatırlamıyordum. Hala da tam olarak neler yaşandığını anlatabilecek durumda değilim.
Bittiğini düşünmüştüm ama bitmemişti. Jungkook bitirmemişti. Yine Jungkook kurtarmıştı bizi. Yine Jungkook fedakarlık yapmıştı. Bacaklarından vazgeçmek zorunda kalmıştı benim yüzümden. Benden sonra taparcasına sevdiği dansı geride bırakmak zorunda kalmıştı. Tüm sosyalliğini, özgüvenini geride bırakmıştı.
Jungkook hayatını geride bırakmak zorunda kalmıştı ama yine de bizi kurtarmıştı. O anki pişmanlığım hiçbir zaman geçmeyecekti. Doktor onun için yürüyemez dediğindeki yıkılışını unutamazdım. Bana bunların şaka olduğunu söylemem için yalvardığı anı unutamazdım.
Hayatını kökünden değiştirmiştim onun. O bunu kabul etmese bile bütün bunların sorumlusu bendim ve şu an camın arkasından Jungkook'un yürümek için çabalayışını izlediğim sırada Bay Jeon'u dinlerken, son zamanlarda sürekli yaptığım gibi sessizce ağlıyordum.
"Beni anladın, değil mi Taehyung?" demişti Bay Jeon, Jungkookun yüzündeki yorgun gülümsemeyle birlikte bizi göremese de orada olduğumuzu bildiği siyah cama doğru bakarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
skyrocket; taekook
FanfictionEllerimi tut, gözlerimin içine bak ve ağlamanı durdurup tekrar et Jungkook. "Kendimi seviyorum" 05.09.2018