Jungkookun babasıyla konuşmamın üzerinden yaklaşık iki hafta falan geçmişti. Ve gerçekten dediği gibi olmuştu. Jungkookla baş başa dışarı çıkmamıştık o günden beri. Hastane ve ev arasında mekik dokuyorduk. Hastaneye giderken bile Jin hyungla birlikte gidiyorduk.
İki haftadır evde de yalnız kalamamıştık. Sadece uyumadan önce rahat rahat konuşup birbirimizi öpebiliyorduk. Ben dayanabilirdim, çünkü utanıyordum hala, ama Jungkook sızlanıyordu. Ve bu sızlanışta haklı olsa da elimden bir şey gelmiyordu işte. O tekrar yürümeye başlayana kadar böyle devam edecekti büyük ihtimalle.
Yürümek demişken, Jungkookun durumunun daha iyiye gitmeye başladığını söyleyebilirdim sanırım. Tam olarak olayların nasıl işlediğini bilmesem de doktorun 'iyiye gidiyor' adlı konuşması hepimizi mutlu etmişti. Her gün düzenli olarak yapması gereken egzersizimsi şeyleri ona yaptırıyor, ona cesaret konuşmaları yapıyordum. Buna ihtiyacı olduğu belliydi. Ben de bunu seve seve yapıyordum tabi.
"Jungkook" demiştim aynanın önünde saçlarıyla uğraşan sevgilime hitaben. "Niye bu kadar süsleniyorsun?"
"Sana daha yakışıklı görünmek ve tekerlekli sandalyede de olsam 'bu benim sevgilim' dediğinde insanların sana acımaması için"
"Bana veya sana acıyan insanları sikeyim" demiştim yattığım yerden kalkıp yanına giderken. Dudakları keyifle kıvrılmıştı.
"Unuttun mu? Küfür sadece yatakta"
"Kuralı da sikeyim" diyip omuz silktiğimde minik bir kahkaha atıp karnıma vurmuştu.
"Küfretme"
"Hoşuna gidiyor ama? Baksana, güzel güldürdüm seni"
"Yüz ifadene gülüyorum" demişti gülmeye devam ederken. "Ve samimiliğine. Somut bir şey olsa kuralları şey yapacağına eminim"
"Ney yapacağıma eminsin?" Diyerek kollarımı boynuna dolamış ve gülerek dudaklarımı yanağına bastırmıştım.
"Gitmiyor muyuz biz? Geç kalacağız" dediğinde gülerek yanağını öpmeye devam etmiştim.
"Seni de s-"
"Taehyung!"
Utançla beni itmeye çalıştığında kıkırdayarak saçlarını öpmüş ve doğrulmuştum. O ise saçlarının bozulduğunu söyleyip homurdanmıştı. Söylediklerini umursamadan onu odadan çıkardığımda söylenmeye devam ediyordu. Jin hyung bizi fark edip yanımıza geldiğinde ona gülümsemiş ve her ne kadar artık can sıkıcı bir duruma dönüşse de çıkmamız gerektiğini söyleyip kapıya doğru ilerlemiştim.
Jin hyung da farkındaydı. Buna canımızın sıkıldığının, babasının bana olan tavrının farkındaydı. Ama onun da elinden bir şey gelmiyordu, ki zaten babası haklıydı. Bu yüzden bir şey diyemezdim.
"Değil mi Tae?"
"Huh?"
"Bizi dinlemiyor musun? Ne düşünüyorsun sen?"
Jin hyung gözlerini kısarak bana baktığında biraz utanarak gülümsemiştim. Diyecek bir şey bulamayarak kem küm etmeye başladığımda Jungkook kıkırdamış ve abisine şakadan kızmıştı.
"Üzgünüm, ne diyordunuz?"
"Hiçbir şey. Yine saçma bir şaka yapmaya çalıştı" dediğinde gülümsemiş ve başımı sallamıştım. Ama birden aklıma gelen şeyle birlikte durmuştum. İkisi de merakla bana bakınca Jungkooka bakmıştım.
"Yemek yemedik!" Demiştim kaşlarımı çatarak. "Neden bana hatırlatmadın? Tanrım.. çok dikkatsizim"
"Sakin olur musun? Alt tarafı bir yemek"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
skyrocket; taekook
FanfictionEllerimi tut, gözlerimin içine bak ve ağlamanı durdurup tekrar et Jungkook. "Kendimi seviyorum" 05.09.2018