Not: Önceki bölümleri okuduğunuzdan emin olun, örneğin 4. Bölümü 120-130 kişi okuduysa 5.yi 100 kişi, ve 6.yı 130 kişi görmüş, kısacası bazı bölümleri görmediğiniz düşünüyorum o yüzden söylemek istedim. Neyse, iyi okumalar❤️
__
Bazen her şeyin üzerinize geldiğini hissederdiniz. Tam o sıralarda bir aksilik yaşanırdı ve bunun ardı arkası kesilmez, üstüne üstlük beraberinde gerginliği, kırgınlığı da getirirdi.
Jungkook içinde bulunduğu durum yüzünden sürekli olarak bir bunalma, gerilme halindeydi. Bu tabi ki doğaldı fakat Jungkookun kendine olan güvensizliği işi bir tık yukarıya taşıyordu. Ne kadar zor olduğunu hiçbir zaman tam anlamıyla bilemezdim. Yaşamadan anlayabileceğim bir duygu olmadığını biliyordum. Zorlandığını görebiliyordum. Yıkıldığını görebiliyordum. Her an gözlerinin dolu dolu olduğunu görebiliyordum. Korktuğunu biliyordum.
Elimden bir şeyin gelmediğini de biliyordum. Saçma, teselli ettiğine inanmadığım cümlelerimle yanında olmaya çalışmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Ona iyi gelip gelmediğim hakkında bir fikrim yoktu ama en azından yanında olduğum sürece daha iyi, kötünün iyisi tabi, hissettiğini biliyordum.
Elimden bir şeyin gelmemesi gerçekten canımı sıkıyordu. Gözlerimin önünde günden güne çöktüğünü görmek bir eziyetti benim için. Evet gülüyorduk. Kahkahalar atıyorduk ama en samimi kahkahası bile buruktu artık.
Tedaviye devam ediyorduk. Her gün gereken ne varsa gerçekten eksiksiz bir şekilde tamamlıyorduk birlikte. Ama Jungkook sabırsızdı. Tedaviye başlamamızın üzerinden bir ay geçmişti ve hala bir ilerleme kaydedilmediği için tekrar bunalıma girmişti. Doktor ve ben, her türlü açıklamayı yaparak, daha ilk aydan bir sonuç alamamamızın çok normal olduğunu söylesek de Jungkook kendince haklı olarak bizi reddetmiş, onu kandırdığımızı ima etmişti.
Şu an odasındaydı ve içeriye beni bile almıyordu. Annesi ve babası onun için oldukça endişeli bir şekilde bir aşağı bir yukarı koşuşturuyor, Jungkookun kapısının kilidini açtırmak için dil döküyorlardı. Ama Jungkook kapıyı açmayı bırak, tek kelime dahi etmiyordu.
Tabi ben sevgilimi biliyordum. Asla ama asla kendine zarar verecek biri değildi ve istemediği sürece o kapıyı açmayacaktı. Bu yüzden sessizce kapının yanında dikiliyordum. Kilidin açıldığını görmeden de buradan ayrılmayı planlamıyordum.
"Jungkook" demişti annesi üzgünce tekrar kapısına dayanırken. "Oğlum. Lütfen üzme bizi. Hadi aç şu kapıyı. İyi olduğunu görelim. Huh?"
"Taehyung, gitti mi?"
Saatler sonra duyduğum sesiyle birlikte annesi derin bir nefes verirken bana bakmıştı.
"Sence gider miyim?" Demiştim yumuşak bir sesle. Onu kızdırmak veya üzmek istemezdim.
"Gitmezsin"
Sesini duyduğumda gülümseyerek kapıya yaslanmış ve derin bir nefes vermiştim.
"Kapıyı açmanı istemeyeceğim. Sadece iyi olup olmadığını bilmek istiyorum"
"İyiyim" demişti biraz sessizce. Zor duymuştum ama duymuştum.
"Buradayım" demiştim. "Ne zaman açmak istersen o zaman aç kapıyı. Ben burada bekleyeceğim"
"Üşürsün. Orada durma"
"Üşürüm evet. Ama yine de burada duracağım"
Yüzümde oluşan gülümsemeyle birlikte kapıya yaslanmayı kesmiştim. Biliyordum, birazdan kapıyı açacaktı. Üşümemi bahane ederek beni içeriye alacaktı. İçeriden ses gelmemişti fakat dakikalar sonra kapının kilidinin açıldığını duyunca rahat bir nefes vererek Bayan Jeona bakmış ve gülümsemiştim. Dolu gözleri teşekkür edercesine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
skyrocket; taekook
FanfictionEllerimi tut, gözlerimin içine bak ve ağlamanı durdurup tekrar et Jungkook. "Kendimi seviyorum" 05.09.2018