Jungkookun babasına yakalanmamızın üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Bu süre içinde birçok kez daha yakalanmış, birçok kez utanmış, birçok kez kahkaha atmıştık. Ve tabi ki birçok kez zorlanmış, ağlamıştık.
Bu zorlanmalarımızın tek nedeni Jungkookun bacakları değildi. Bendim. Benim ailemdi. Babamdı. Babam o gece Jungkookların evine gelmişti. İlk önce insan gibi -ki bu beni şaşırtmıştı- konuşarak beni eve götürmek için geldiğini söylemiş, Bay Jeon burada kalacağımı söylediğinde beni şaşırtmayarak çıldırmıştı. Mahalledekilere rezil olmuştuk ama bunu takmamıştım. Benim düşündüğüm tek kişi Jungkooktu.
En önemli olay da şuydu, Bay Jeon'a vurmuştu. Evet, adamın burnuna sağlam bir yumruk atmıştı. Tabi sonra Bay Jeon ona bunu misliyle yedirse de utanmıştım bir kere. Utanmanın da ötesine geçmiştim. Yerin dibine girmek istemiştim. Ve farkettiğim şeyler beni daha da çaresizleştirmişti.
Ne kadar reşit olursam olayım, babam beni bırakmayacaktı burada. Alacaktı buradan beni bir şekilde.
Babam yaka paça komşular tarafından mahalleden uzaklaştırıldığında kendimi tutamayarak banyoya kilitlemiştim. Uzun bir süre de çıkmamıştım oradan. Jungkooku üzdüğümü biliyordum, yine de çıkmamıştım. Çıkamamıştım. Utançtan ve ağlamaktan yüzüm kıpkırmızı olmuştu.
Daha ne kadar rezil olabilirim, daha ne kadar gözlerinden düşebilirim demiştim o an. Ama çıktığımda kapımda sessizce ağlayan Jungkook sarmıştı önce acıyan yerlerimi. Sonra ise Bay Jeon beni karşısına alıp bir güzel konuşmuştu. Bana her şeyi anlattırmış, korkmamam, utanmamam gerektiğini söyleyerek beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Ama ben daha adamın yüzüne bakamazken nasıl söylediklerini yapabilirdim ki?
Hala da utanıyordum. Yine babamın yaptığı bir hata yüzünden utanıyordum. Yine onun yaptığı şey için ben özür diliyor, arkasını her ne kadar toplayamasam da toplamaya çalışıyordum.
Şimdi ise Jungkookla birlikte yatakta yatıyordum. O uyuyordu, ben ise son zamanlarda sık sık yaptığım şeyi yaparak, sessizce ağlıyordum.
Ne için mi?
Jungkook için, bizim için, babam için, utancım için, yakında tekrar bir olay olacağını bildiğim için ağlıyordum. En çok da Jungkooktan ayrılma korkusu, onu kaybetme korkusuyla, sessizce ağlıyordum.
Jungkook zaten zorlanıyordu, benim yüzümden hepten zorlanması canımı yakıyordu.
Bir hafta boyunca dışarıya çıkmamıştı. Her ne kadar ısrar etsem de çıkmamış, bütün gün evde durmuştu. Bazen resim çizmiş, bazen kitap okumuş, bazen de oyunlar oynamıştık beraber. Dolayısıyla okula da bir haftadır gitmiyorduk. Ki Jungkookun gitmeye hiç niyeti yok gibiydi. Ama ne olursa olsun onu dışarı çıkaracaktım. Sonuna kadar evde olamazdı.
Kıpırdandığını farkettiğimde saçlarındaki ellerimi çekip gözlerimi silmiş ve yüzüme büyük bir gülümseme oturtarak uyanmasını beklemiştim.
Göz kapakları titreşerek açılmış ve aşık olduğum gözlerinin gözlerimle buluşmasına izin vermişti. Beni gördüğü gibi yüzünde oluşan tatlı gülümsemeye tekrar aşık olarak elimi yanağına yerleştirmiştim. Belime attığı kolu sıkılaşarak beni iyice kendine çektiğinde gülümseyerek dudaklarımı harika kokan saçlarına bastırıp kokusunu derince içime çekmiştim.
"Güne senin kollarında başlamak kadar harika bir şey yok" demişti boğuk çıkan sesiyle. Dudaklarımdaki gülümseme büyürken ondan hafifçe uzaklaşarak yüz yüze gelmemizi sağlamış ve sonra dudaklarımızı birleştirmiştim. Kısa bir öpücükten sonra dudağının altındaki beni de öpüp elimi tişörtünün altından çıplak beline sarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
skyrocket; taekook
FanfictionEllerimi tut, gözlerimin içine bak ve ağlamanı durdurup tekrar et Jungkook. "Kendimi seviyorum" 05.09.2018